4 Şubat 2015 Çarşamba

KAVGA ETMEK VARKEN


Kamera Güven  Modern Sanat Müzesi
Mehmet Güleryüz
Sanatına, felsefesine;minnetle...


Kamera; Güven- Modern Sanat Müzesi
Ayağımı Yerden Kestin


Kamera; Güven- Modern Sanat Müzesi
Beni Sıkıyorsun


Kamera; Güven   Mehmet Güleryüz


Kamera; Güven  Modern Sanat Müzesi

Sanatın elini ve ayağını öpüyorum. Hoyratlığı,
daha güzel ne anlatır. Canlı olmanın erdemini kaybettiysen,
gücü gösterirken nasıl caniliğe dönüşüyorsun,
görmek adına;illa sanat;yeryüzünün şefkatli anası...


Kamera; Güven Modern Sanat Müzesi

KAVGA ETMEK VARKEN!

  Kavga etmek varken, park, bahçe, çiçek, şiirden söz etmekte nereden çıktı. Resimden, fotoğraftan, heykelden ise hiç söz etme!

  Bu içlenme, gamlanma nereden mi çıktı? Şehirleri yöneten bürokratların veya seçilmiş yöneticilerin yanına gidin, bu tür istekleriniz olduğunu söyleyin! Size gülerek değil sırıtarak bakacaklardır.

  Niçin mi? Elbette onların projeleri o kadar büyük ki; sizin söz ettiğiniz, meydanlar, parlar, bahçeler hepsi göstermeliktir. Merkezinde insan, çocuk, yaşlı yoktur. Bakımı zar-zor yapılır; yani öylesine…

  Bu köşeden, her daim bıkmadan sesleneceğim konulardan birisi de; bir sürü görünmeyen yüklerle omuzları, omuriliği ezilen, yüzünün yağları çekilen insanlarımın o büyük uykudan uyanması için; illa sanat diyeceğim…

  Hangi dalı olursa olsun! İster sinema, ister resim, heykel… İsterse şiir, şarkı, fotoğraf, tiyatro…

  İstanbul’un aristokrasisi çeyrek yüzyıldan bu yana sanata el attı. Gördüler ki şehirlerin talanını, insan sıkışmışlığını yine sanat kendi yöntemleriyle düşündürecek, insanlara esnekliği, zarafeti, barışı, sevgiyi, eşitliği, hakkı anlatacak…

 Çok geç kalınmış aristokrasi uyanışı da olsa, “kötünün iyisi” denen deyime sarılarak, şehrimin insanlarını; birkaç saat mesafedeki İstanbul’a dikkat çekmek istiyorum.

  Ne var bu şehirde? Bolca kargaşa… Büyük insan yığınları… İnanılmaz beton ormanları… Tamam, hepsi de doğru. Ama başka neler var? Büyük insan kalabalıklarının inanılmaz rengi var. Neredeyse tüm Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu; hepsi orada. Göz merceklerinizi, kulak kirşlerinizi biraz daha netleştirin; o kadar!

 Özel müzeciliğin önemli girişimcilerinden birisi de Modern Sanat Müzesidir. Bugünlerde oldukça değerli sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapıyor. Bunlardan birisi de Mehmet Güleryüz’dür.

  Mehmet Güleryüz kimdir? Kendisinin anlatımıyla;

Gücünü her noktada sorgulayıp, gözlemlemeye önem veren bir insan. Sanatçı… Onun gücü; sanatının gerçekliğidir. Gerçek yaşamdan alınma eserler. O da öyle söylüyor zaten;

“ Benim resmim gerçeği, gerçek nedenlerden ve ihtiyaçlardan çıkmasıdır. Yaptığım resim seyredenlerle kurduğu ilişki açıktır, şüpheye yol açmaz.”

 Değerli dostlarım; kiminle konuşsam, içindeki şüphe tohumlarıyla, siyaset ve sivil hayatın karmaşasıyla bunalmış durumda. Bu kadar büyük kargaşaları, şüpheleri, düzenbazlıkları inansın taşıması mümkün değildir. O yüzden de kullanılan antidepresan ilaçlar çığ gibi büyümeye devam ediyor.

 Şu kadar söylemek isterim; kendine acımayan ve bakmayan insana en yakını bile acıyıp, hoşnutluk içinde bakmaz. İlk fırsatta sizden uzak kalmayı düşler…

 Bugün, sırıtarak bakılan sanat; yine insanların biricik dostu, kurtarıcısı olacaktır. En acılı günlerde, sanat içerikli bir tiyatro, senama, sergi gösterimi; insanlığa, yaşayan ölülerin ağıtlarına “dur” deme cesareti gösterir; üstelik gönüllü bir davet çağrısı algılayarak…

  Kavga etmek varken, barışa, sevgiye, sanata yürümek istiyorsanız; çok yakınınızda bulunan resim, heykel, video ve sinema gösterimi çılgınlığı yaşanan Modern Sanata; tam da bugünlerde uğramalısınız. Çocuklarınıza, arkadaşınıza, sevgilinize en iyi bir hediye gibi sunmalısınız bu müzenin boğaz esintili sanat kokularını.

  Milan Derey Mehmet Güleryüz için şu metni yazmış;

“ Zamanın büyük bölümünü sağda solda dolaşmaya, düş kurmaya harcayan, özellikle akşamları gezinmeyi, sağanak altında serin yerleri yara yara yürümeyi, yaz ikindilerinde uyuşuk uyuşuk sendelemeyi seven gezgin bir karakterdir. “

 Düşlerinizden, kendi ruhunuzun öz iradenizle ortaya çıkarttığı büyük aşktan korkmayın; bilmelisiniz ki korkunun ecele faydası yok. Üstelik hiçbir insanın büyük gururu, korkunç duyarsızlığı daha iyi bir yaşam sanatı ortaya çıkartamaz; hoyratlığın ve miskinliğin böyle bir yasası yoktur…

 Güven Serin
 










2 yorum:

Mavi dedi ki...

Sevgili dostum *insan soyunabilseydi bütün derilerinden* yaşamın taze bir pınar gibi her sabah yüzümüze dokunduğunu fark ederdi.
İstanbul da özellikle hafta sonları, dostları, sosyal etkinlikleri değil AVM'leri ziyaret ediyoruz. Sinemaya, tiyatroya değil, bol bol reyonları turlayarak zaman kıyımı yapıyoruz. Markalar konusunda ustalaştık.

Yalakalık, dalkavukluk kültürüne teslim olan siyasetin ise toplumu duyarsızlaştırması sevgiyi değil korkuyu ön saflara çıkarması; düşünen ve sorgulayan insanları bunlatıyor.
İyi ki sanat var, iyi ki sanata gönül vermiş, inanmış insanlar var.
Endişe çağı çığ gibi büyürken, karşı duabilmemizi sağlayacak yöntemler, içimizde ki güç merkezini ortaya çıkarabilmek; değer ve amaçlara ulaşabilmemizi sağlayacak yol SANAT SANAT başka bir şey düşünemiyorum...
Ressamın kendi tanımlamasıyla;
Mehmet Güleryüz kimdir?
Gücünü her noktada sorgulayıp, gözlemlemeye önem veren bir insan. Sanatçı… Onun gücü; sanatının gerçekliğidir. Gerçek yaşamdan alınma eserler. O da öyle söylüyor zaten;

“ Benim resmim gerçeği, gerçek nedenlerden ve ihtiyaçlardan çıkmasıdır. Yaptığım resim seyredenlerle kurduğu ilişki açıktır, şüpheye yol açmaz.”

Algıya,seçiciliğe teşekkür ederken bize resim sanatını ve insan duyarlılığını imbik imbik süzdüren Sevgili Dost, teşekkür ediyorum...

Olcay KASIMOĞLU

GÜVEN SERİN dedi ki...


Gerçekten de öyle;Güleryüz gerçeğin sanatını;sanatçı ve zanaatkar sezgilerle öyle güzel oluşturmuş ki;panzehir gibi bedene karışıyor sanatın damlaları. Dünya ve evren;muazzam bir gösteri içinde durmadan üretiyorlar. Evrene karşı biraz daha duyarlı, meraklı olsaydık, evrenin eşsiz parçaları olan dünya ve canlı yaşamı; baş döndürücü şarkılar, gösteriler içinde her daim selamlardı bizi. Böyle olmadığı ortada. Doymazlık, nesnelere duyulan aşkla paralel bir şey... Sevindirici taraf 2014 yılı daha fazla sinema ve seyirci... Daha fazla kitap ve okuma girişimi... Ama bu fazlalığın yansımaları ne zaman filiz olup ormana dönüşecek? Bilemiyorum. Değerli dost, teşekkür ediyorum; saygıyla...