12 Kasım 2014 Çarşamba

YAZ DEDİ OKURUM


Kamera; Güven   

YAZ DEDİ OKURUM

  Beni ne zaman görse, gülümseyen bir yüz. İlk önce gülümsedi; sonra elimdeki dergiye baktığımı görerek biraz bekledi. Ve hafif, uzattığı başının gülümseyen yüzüyle; “ bugün Bekir Coşkun’un yazısını oku! Sende bir yazı döşe!” Dedi ve gitti.

  Bana niçin Bekir Coşkun’u önermişti? Beni Coşkun ile aynı düzlemde mi buluyordu yoksa yeterince siyasi yazılara zaman ayırmıyor olmam adına nazikçe hatırlatıyor muydu; bilemiyorum…

  Elbette, gülümseyen bir yüz, istikrarlı bir gülüş önemsenir. Ben de onun söylediği gibi Bekir Coşkun’un “oku” dediği yazısına yöneldim. Coşkun, köşesinden şöyle sesleniyor;

“ Cumhuriyeti yıkmazsınız çünkü Cumhuriyeti yıkmak için de Cumhuriyete ihtiyacınız olacaktır.

  Cumhuriyeti yıkamazsınız…
Çünkü bir köy kahvesine git, onu kuran Mustafa Kemal’e küfret…
Anlarsın…”

 Coşkun, bu ülkede yaşayan en uygar insanın yaptığını yapıyor; korkusunu, moralsizliğini, edebi öfkesini bu şekilde dile getiriyor.

  Sabahın tenhalığında gülümseyen yüzeyle bana “oku” diyen okurumu dinleyip, içimden teşekkürü de borç bilim, uzun zaman ihmal ettiğim, hür fikirle cesur, bilgili, görgülü ve aynı zamanda taraflı yazarlara da göz attım; bir şeyin tarafı olunacaksa, Cumhuriyetin, Hürriyetin, Adaletin, Bilimin, Sanatın tarafı olmamı düşünerek, düşleyerek…

  Yaşar Nuri, ilahi adalete inanmışlığını, yaşamın gerçekleriyle harmanlamış, yaşama yansıyan hükumetin tipik uygulamalarına görkemli bir sesleniş yapıyor;

“ Fazıl Say’ın eserlerini Cumhurbaşkanlığı korosunun listesinden çıkarmışsınız. Size yakışanı yapmışsınız. Siz onun eserini listeden çıkardığınız sırada o, Pekin’de konser veriyordu. Her konser verdiği yerde biletler birkaç gün önceden bitiyor.
 
Bu öldüren ruh hali… Öfkeniz sizi öldürüyor…”

 Yaşar Nuri, bilginin, öğrenmişliğin en hakiki olanı yapıyor; dur-durak bilmeyen, şüphe, güç gösterisi yapmaktan kurtulamayan iktidara, Maun suresini hatırlatıyor!

  Şüphesiz her gün Kur’an surelerini ağızlarından düşürmeyenler bu önemli uyarıyı da iyi biliyorlar. Ama bakmak, görmek ve kendi beyninde onu anlamlandırmak; esas püf noktası orada!  Sana, bana, ona göre değil; biricik adalete, biricik ilme göre netleştirilmesi gerektiğinin çığlığını atıyor.

  Yaşar Nuri, Maun Suresini hatırlatmakla çok önemli bir şey yapmış. Bir başka şey daha hatırlatıyor; Zeynep Oral’ın daha önce köşesinde yazdığı bir makaleden alıntı yapıyor;

 “ Bilin ki, korkunç bile değilsiniz! Sadece gülünçsünüz! Dünyanın alay konususunuz! Parmak-la gösterilen ucubelersiniz.”

   Hasan Cemal, Tutsak Akıl, Özgür Akıl’dan söz ediyor. Bir ağıt, bir destan gibi; zorla ezberletilen tarihe, zorla seçilen özgürlük sloganlarına özgürlük, akıl adı altında sarılmaların ne büyük yanılgıları olduğunu; yutkunarak anlatıyor.

  Mahmut Övür kendi köşesinden Kürt siyasetçilere açık mektup, diyerek sesleniyor;

“ Bırakın 90 yıllık Cumhuriyetin yasak yıllarını, çok uzağa gitmeye gerek yok,90’larda bu ülkede neler yaşandığını herkes biliyor, özellikle de bugün yaşayan Kürt siyasetçiler. Bu yüzden, Ahmet Türk’ten, Leyla Zana’ya, Hatip Dicle’den, Sırrı Sakık’a, o günleri iliklerinde hisseden tüm siyasetçilerin şu soruyu sormasında yarar var.

 Nereye gidiyoruz? Konjonktür el fırsatlara göre mi davranacağız, yoksa bir arada yaşama becerimizi dikkate alarak yeni bir yaşam mı oluşturacağız?

  Çünkü bin yıldır birlikte yaşayan, son yüzyılda ise iç içe geçen farklı bir Türkiye toplumundan söz ediyoruz.

  İstanbul’a Mardin’in, Diyarbakır’a İzmir’in, Şanlıurfa’ya Trabzon’un kader ortaklığını siyasi vizyonunuzun bir parçası yapamıyorsanız, siyasetinizle bir sorun var demektir.”

  Yaz, dedi okurum. Yazmadan önce okumanın, ülke gidişatını takip edenlerin fikirlerini almanın erdemiyle yazdım bende; bu ülkenin ne kadar huzura ihtiyacı olduğunu bilerek, isteyerek yazdım; içimdeki sınırları, sınırsızlığa adanmış olarak yazdım…

  Güven Serin 


 

 

 



6 yorum:

bilge dedi ki...

Ben ne yorum yazayım sevgili Güven yazmayı hiç bırakmayın..bir zamanlar ne çok yazardım ama nedenini bilemediğim bir körelme oldu eskisi gibi yazamıyorum.. bu kadar güzel bir yazıya yorum yazamamkiiiii dilerim kalemin hiç durmasın ...yaz yaz yine yazmaya devam diyorum...sevgi ve dostlukla..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Hoş geldin Bilge Hanım. Bazen her insan,duyarlı,hassas bedeni bakıma alır. Coşkunun,yaşam inancının yüksek itenekle devam etmesi için... Ama bir tek şartla; küsmeden, paslanmaya izin vermeden;zaten,büyük sistemin istediği o; doğallığı kaybet,emre itaat et ve bir kenara çekil,kaderine razı ol...Dostlukla...

Hamiyet Akan dedi ki...

Keşke insanlar insanca yaşamayı ve yaşatmayı öğrenebilse işte o vakit huzur kendiliğinden gelirdi.

bilge dedi ki...

Sevgili Güven paslanmaya küsmeye kenara çekilmeye karekterim asla izin vermez...şu anda gözlem ve irdeleme yapıyorum..biraz dinginlik ihtiyacı hissediyorum..sevgi ve dostlukla...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim Bilge Hanım;elini sımsıkı,sıkarak..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Hamiyet,tabiatta ki dinginliğe bir bak;her türlü oluşum,zıtlık;ama yaşam dengeleri adına,her daim değişimlere uyum sağlayan,ışığı,nemi görüp,bir şekilde devam ediyor mevsimlere..