24 Haziran 2014 Salı

İMZA BEN


Kamera; Güven   
Bu kitabın geliri Görme Özürlüler Kitaplığına katkı sağlamak
amaçlıdır.

Yaşama dair her şeyi bulacaksınız; kadına,insana dair...

İMZA BEN

Daha güzel bir dünyaya ümitleriyle bir araya gelmişler. Bir değil, beş değil onlarca kadın; edebiyatın yazım diliyle seslenmişler. Büyük bir orman, ormanın içinde vadiler, uçurumlar, oldukça dik zirveler yükselmiş…

 İlk kitapları; İmza; Kızım olmuş. İkinci kitapları, imza; Karın ve son çalışmaları ise; imza; Ben… Bu kadar emeği, hüzünlü coşkuları bir araya getiren yine iki kadın; Banu Özkan Tozluyurt ve Esra Aylin Akalın.

 Bu güzel kitapta ne bulacaksınız? Kadın kokularını, hislerini, zafiyetlerini, sezgilerini, zarafetlerini; her şeyden önce yaşama muhteşem güzellik ve duyarlılık katan insanların ormanını bulacaksınız.

  Kitapta çok güzel ve içten çalışmalar var. Duyguların ahengi zirveye de çıkıyor, dibe, en derine de iniyor. Kısacası yaşamın kendisi var bu eserde. Öne çıkanlar, notlarım arasına aldığım bazı çalışmaları paylaşmak istiyorum.

  Kitabın 33. Sayfasında benim de yakından tanıdığım bir öğretmen, öğretici, adanmışlık içinde dimdik duran bir Ege insanı var; Arzu Baydur Sarıyer. En yakın dostu Aynur’a seslenmiş. On yıl önce yaşamın bir başka boyutuna göç eden sevgi dolu insana. Datça’nın rüzgarlı topraklarında, servilerin esintileri altında, dünyevi bedenini toprağa emanet etmiş Aynur’a…

  Arzu öğretmen şöyle diyor;

 “ Hani sevdiğimiz bir şarkı vardı; Mevsimler yas tutsun, güller ağlasın. Mevsimler yas tutuyor canım kardeşim; sonbaharın turuncusunda, kara kışın karasında, ilkbahar çiçek beyazında, yazın sarı sıcağında…”

  Kitabın 48. Sayfasında Aydan Ermiş, kendisine seslenmiş;

  “ Göz alabildiğine parlak ve beyaz bir ışığın içinde ilerliyorlardı. Bu ışık sonsuzluk hissi uyandırıyor, etraftaki sessizlik ise huzur ve dinginlik yayıyordu. Bir süre sonra durdular ve aynı anda da karşılarına bir kapı belirdi. Daha yaşlı ve bilge olan sordu; hazır mısın?”

59. Sayfada ise Ayşe Erbulak dokunmuş yazının diline. O da kendisine seslenmiş;

  “ Seni seviyorum…
    Neden mi?
    Her zaman ayakta kaldığın,
    Her yıkıldığında küllerinden yeniden doğduğun,
    Parayla satın alınmadığın için…”

  Kitabın 69. Sayfasında Ayşen Peren annesi Dürdane Ermiş için damıtmış duygularını;

 “ Biliyor musun gittikçe sana benziyorum. Ablam da benimle aynı fikirde! Tip olarak babama benziyorum ama ruh olarak sana benziyorum anne. Sende sevdiğim ve bazen kızdığım ne varsa bil ki bende. Belki yıllar sonra ben de bir emanet gibi kızlarıma devredeceğim bu ruhu kim bilir…”

   89. Sayfada ise kitaba can veren yazarlardan Banu Özkan Tozluyurt var. Selime Özkan’a, babaannesine el uzatmış;

  “ Burnunun direği sızlamak diye bir şey varmış, bu sabah anladım. Hayatımda artık bir kişi eksik, üstelik her gün uğramaya çalıştığım babaanne artık yok! Öldüğünde 90 yaşındaydın; ama biliyor musun babaanne; her ölüm erken ölümdür.”

161. Sayfada ise Elgiz Henden dokunmuş kendi ruhunun tellerine;

  “ Aklımdan ben geçiyor. Hatırlar mısın, bir arkadaşın şöyle demişti sana; sen sormadan yazamıyorsun. Yazmak, sormak, anlamak çabası… Sana bu yaşımda bir nasihat; korksan da vazgeçme yürü. Antonio Machado benden iyi söylemişti: Ey yolcu, yol yoktur, yürüdükçe çizilir.”

  180. Sayfada Emine Gönel, Öylesine Bir Hikaye anlatmış;

“ Kadın, Kabataş’tan ada vapuruna tahta iskelenin ara çıtaları na basmadan ve düşünmeden bindi. Kenara oturdu, elindeki haşlanmış mısır tanelerini iskeleye pike yapan martılara serpmeye başladı. Gözlerini kapadı; vapur sesi, biraz motor gürültüsü, martı çığlıkları, deniz kokusu…

 195. Sayfada Esra Aylin Akalın, Hıyarın birine tükürmüş. O güzel tükürüğü, o muhteşem kamçıyı şöyle izah ediyor;

“ Sevgili Hıyar, aslında sen ve senin gibiler ne sevgili siniz, ne de hıyar! İnsan olduğunuz bile tartışılır. Küçük vücutları, ne olup bittiğinin farkında olmayan yavruları istismar etmek insanlık olamaz çünkü.

  Hadi insafın yoktu zerre kadarcık/ Bu ne uçkur sevdası, bu mu insanlık?/ Son nefesinde eğer istersen helallik/Hakkım helal değil, var git yoluna/Dilerim huzur bulma, ne bu hayatta, ne öte yanda!”

487 sayfalık yolculuk, onlarca, yüzlerce yaşam kokusu; kimi imbikten ağır ağır geçmiş; kimi nazlı nazlı süzülmüş; bazıları ise evrenin mucizevî hızıyla sapan etkisi gibi çok ileri hız almış. Hepsi burada; yaşamdan yaşama akan nehirler…


 NOT: Bu kitaptan elde edilecek gelirler Görme Özürlüler Kitaplığına destek amaçlıdır.

  Güven Serin 



2 yorum:

Arzu Sarıyer dedi ki...

İmza-Kızın ve İmza-Ben de var olmanın mutluluğu ile çok teşekkürler Güven Dost...Kadın emeğine kutsayan ,kadın dayanışmasını yücelten yüreğine sağlık...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Teşekkür ederim öğretmenim; güzel çalışmalarınızın devamıyla...