7 Haziran 2014 Cumartesi

BİR ÇINAR ve BİR FİLİZ


Kamera; Güven Tekirdağ

Hıfzı Topuz;buluşma anı;içe taşınmış şeylerin dışa sunulma anı...


Kamera; Güven   Tekirdağ

Hıfzı Topuz  
Kökler,derine ve daha derine...


Hıfzı Topuz   - Tekirdağ

Yarınlar dedi, Fikret de yarınlar demişti;
bitmeyen yaşamın, devam eden ümitleri...


Kamera; Güven  Tekirdağ
METİN FEYZİOĞLU

Yüzleşmeyi seviyor. Polemiği sevmiyor. Soyut şeylerden
çok somut olaylardan besleniyor; vicdanı sağlam;
deposu dolu...


BİR ÇINAR ve BİR FİLİZ

  Tekirdağ Kiraz Festivali yarım yüzyıldan bu yana devam ediyor. Üzülerek söylemeliyim ki festival olmaktan çok harika bir panayır gösterisidir. Dışarıdan gelen kirazların şehrimizi temsil etmesi, bol traktör tanıtımlı bir şey…

 Yapılan bir şey varsa, ne kadar eksik olursa olsun, içinde insan ve emek dolaşıyorsa, faydaları da çok oluyor. Festival nedeniyle ilk günü; kültür çadırına ülkemizin iki önemli değeri geldiler. Birisi, Hıfzı Topuz; çoktan görkemli bir çınara erişmiş. 91. yaşının içinde olmasına rağmen derin hafıza, güçlü ses, kömür kömür bakışlar; yeryüzü cennetinin istilasına karşı duran bir komutan gibi…

 Diğer önemli konuk; ülkemizin en taze filizi; hukuk alanında, hak ve adalet diyarında; uygar ülke olma özlemiyle haykırıyor. Bu kişi, Metin Feyzioğlu’dur. Hıfzı Topuz’un yaşamışlığının tam yarısında; taze bir filiz gibi toprağını delip yeryüzüne fışkırıyor. Güneşi, suyu, toprağın minerallerini minnet ile kabul edip, aç gözlülüğe, hukuksuzluğa, büyük insan gururuna meydan okuyan; bir o kadar nazir, bir o kadar usta…

 Metin Feyzioğlu konumunu, insan olarak bulunduğu yeri çok iyi bilenlerden; bu ülke sevdalısı olanlardan birisi; belki de en iyilerinden de birisi. Beyaz kültür çadırına toplanmış olan büyük kalabalık, ona kurtarıcı gözle bakıyordu. Onun sert konuşacağını sanıp, alkışa susamış ellerini hazır etmişti büyük çoğunluk. Ama o taze filiz, göğe yükselen bilgi fidanı, siyasi söylemlere itibar etmedi.

 Peki, ama ne yaptı?

 Tekirdağ insanını gerçekler ile yüzleşmeye davet etti. Birçok siyasetçinin, arkadaşın, dostun yapmadığı şeyi!

  Tekirdağ, İstanbul’un arka bahçesi oldu, dedi; niye? Büyük göçler kontrolden çıktı, dedi niye? Mustafa Kemal’i yeterince anlamadığımızı hatırlattı. Onun en önemli devrimi, üniformasını çıkartıp sivillerini giymesiyle başlamıştır gerçeğini hatırlattı.

 Hıfzı Topuz, o büyük çınar, bakışlarındaki insana güven, yüksek mücadele isteği hiç sönmemiş yazar; her ne kadar ben emekli oldum dese de; uygarlık savaşına gidiyoruz desek; en önde koşacak kadar sağlam duruyor bedeni.

 Hıfzı Topuz anılardan söz etti. 15 yaşında 1937 yılı Mustafa Kemal’in İstanbul'a, Pendik ilçesine geldiği gün onun elini sıkmanın heyecanını tıpkı 75 yıl öncesiymiş gibi yine hissederek anlattı.

  Hıfzı Topuz'a kitaplarını imzalatmak için yaklaşanlar da tıpkı onun Mustafa Kemal’in elini sıkarken duydukları heyecanı duyumsadılar, o çınarın ellerini sıktıkları anın yüksek duyumsamasını yaparlarken.

 Hıfzı Topuz’u dinlemeye gelenler arasında tanıdık yüzler de vardı; şair Zahit Güney, eğitim ve kültüre adanmış yaşamın dik duruşlu kadını Gömeç Göçmen, arkadaşım Metin hep oradaydık.

  Hıfzı Topuz Fransız yazarın sözünü son nefese kadar hatırlatacağı o seslenişi hatırlattı;

 “ Ben, yarınlara güveniyorum; her zaman…”

 Yarınlar, insanın en güzel ümididir. Geçmişin malzemeleri, bugünün yüksek mühendisliği ile büyük projeler yapılırsa kesinlikle yarınlar, çocuklarımız ve son nefes anı, şüphesiz bir güzel oyunun kapanışı; son uykuya, geçişin zarif şölenine döner.

 Metin Feyzioğlu, kinden, gururdan, cehaletten arınmış; çoktan… Hukukun bilgisiyle, vicdanın adaletiyle, uygarlığın yenilikleriyle beslenmiş; duruşundaki güven verici insani belirtiler insana, halkına düşkün, akıl ile hukuk, adalet ile beslenmiş yöneticilere ne büyük ihtiyaç duyulduğunu anlatıyordu.

 Göçlerin teşhisi belliydi. Feyzioğlu da bunu söyledi. Toprağını ekip-biçip aldığı üründen geçinemiyorsa kişi, yaşadığı yerde malının ve canının güvencesi de yoksa göçecek elbet. Ve dünyanın en güzel şehri İstanbul da bu göçlerin korkunç yağmasına, paylaşımına sunulacak…

 Halkçılık ilkesini üzerine basa basa anlattı Feyziğoğlu. Ziraat Bankasının, Halk Bankasının bu amaçla kurulduğunu, çiftçinin faizler ile yok edilmemesi için bu bankaların öncülük etme görevleri olduğunu bir kez daha hatırlattı; yüzleşme ile meşgul olan şehir insanıma.

 Ve en önemlisi, diğer insanlara, şüphe, gurur ile başkalarının yapıştırdıkları etiketlerle bakmamamız gerektiğini, kendi yüksek irademizi ortaya çıkartacak, kendi düşüncelerimizin ön planda olması gerektiğini ısrarla vurguladı.

 Hıfzı Topuz elbette ümitler adına “yarın” dedi. Fikret de aynı seslenişi; “ Yarınlar senin; senin bu devrim, bu yenilik/Her şey senin değil mi zaten?/Sen ey gençlik, ey umudun güzel yüzü, işte karşında aynan…” yaptı.

 Metin Feyzioğlu da kendi seslenişini daha işin başında bugünü yaşama heyecanı sönmemiş bir fidan coşkusu içinde seslendirdi;

“ Yarınları inşa etmek için bugünleri iyi anlamalıyız! Dün yapılanlar yanlıştı; bugün de yanlış! Dün bir bayan örtülü diye işe alınmıyordu; bugün başı açık diye!”

 Güven Serin  







 





Hiç yorum yok: