10 Haziran 2014 Salı

BAY GELMEZ İLE BAY GEÇMEZ


Kamera; Güven   Pera Müzesi

Sanatçı, ölümü ve tekrar doğumu anlatıyor. Baharı,çiçekler ve
hoplayan tavşanlarla hatırlatıyor. 
Kim bilir kaç baharı yaşamak yerine öldürüyoruz; sonra da
bildik ağıtlar,destanlar üretiyoruz; sanki bizim kaderimiz gibi...

BAY GELMEZ İLE BAY GEÇMEZ

 Yaşam döngüsünün hikayeleri evrendeki yıldızlar kadar çoktur. Bu hikaye de gerçek yaşamın içinden süzülerek doğmuştur.

  Bay Gelmez, iyi bir taksi şoförüdür. Saygınlığı, çevresi tarafından güvenirliliği oldukça güzeldir. Fakat Bay Gelmezin bir huyu var; oldukça fazla Don Kişot (Don Quıjote) hayranıdır. Şövalyelik üzerine sayısız kitap okumuş, en sonunda mahzun yüzlü şövalye Don Kişot hayranı olmuştur. Bu ilgi öyle bir artmıştır ki bazen, çevresinde gördüğü hareketli nesneleri bir dev, haydut sürüsü görüp saldıracak kadar deli hareketlerde de bulunuyor.

 Bay Geçmez ise ömrünü askerlik yaşamına adamış, aldığı sayısız madalya, övgü dolu takdirnameleri koyacak yer bulamaz hale gelmiş, disiplinli, kararlı, verilen görevi şartlar ne olursa olsun yerine getirme inancında olan birisidir.

  Bay Geçmezin de iyi, güzel, faydaya dönük huylarına karşın inanılmaz derece Bekçi Murtaza hayranı oluşudur. Hani, Orhan Kemal’in o meşhur Bekçi Murtazası. Murtaza karakteri bizim toplumumuzun yüzyıllardır yaratmak istediği karakterlerden sadece birisidir. Edebiyat da bu yaratılışı, kendi diliyle kalıcılığın ebediyeti için kaleme alır.

 Bir gün, yağmurun yerleri ıslattığı ve biraz sonra güneşin kurutma telaşı ile insanların, araçların kendi telaşlarını yaşadığı caddenin kenarında hava limanına gidecek otobüsü bekliyorum. Zamanım bol olduğu için insanlık manzaralarını, kendi insanlık çizgim içinde izlemeye daldım.

 Yaya geçidi olduğu zar zor belli olan caddeden karşı tarafa geçmeye çalışan orta yaşlı bir adam; yani Bay Geçmez kararlı adımlarla, yolun ona ait olduğunun yüksek bilinciyle yürüyordu. Cadde de ilerleyen acelesi olduğu belli bir taksi sürücüsü kararlı halde yürüyen yayanın araç gürültüsünü, korna sesini duyunca duracağını zannetmiş olduğundan frene basmak yerine tam tersi gaza bastı.

 Tabi olan oldu; Don Kişot hayranı Bay Gelmez, Bekçi Murtaza hayranı Bay Geçmeze çarptı. Bay Geçmez çarpmanın etkisiyle iki cadde arasındaki çiçeklerin üzerine yığıldı. Bu çarpma çok şiddetli olmadığı için aklı, iradesi yerinde olacak ki, çarpana taksi şoförüne yattığı yerden söyleniyordu;

  Sanırım benim kim olduğumu bilmiyorsunuz siz! Ben dayısı kolağası Hasan Bey olan Murtazayım.
  Görmüşüm kurs, almışım amirlerimden sıkı disiplin.
  Beni kimse yolumdan vazgeçiremez.

 Bu trajikomik kazayı ve sonrası diyalogları izleyenler benim gibi şaşkın. Ama şaşırmamız daha da arttı. Telaşla taksiden aşağıya inan Don Kişot hayranı şoför, yerde, çiçeklerin üzerinde yatan, kendini Murtaza sanan, çarpmanın etkisiyle, tıpkı Murtaza gibi, disiplinden, amirlerinden söz eden emekli askere söylenmeye başladı;

 Bu büyücüler yok mu, bütün suç onlarda. Senin gibi amirlerinden ders almış, sıkı disiplin görmüş birisini bana kocaman bir dev kılığında gösterdiler. Yoksa benim gibi güngörmüş, insan halinden anlayan, eşsiz Dulcına aşkıyla ölen birisi böyle acımasız bir kazaya göz yumar mı?
  Bütün suç o büyücülerin. Seni dev kılığında göstermeselerdi ben çarpmazdım; bu diyarda benim gibi dikkatli araç kullanan, gözleri kartal keskinliğinde, sezgileri bir sanatçı şaşmazlığında olan birisi böyle bir şey yapar mı?

 Olan olmuştu. Ambulans geldi. Bekçi Murtaza karakterine bürünmüş çarpmanın etkisiyle sersemlemiş adam tam sedyeye koyulacağı sırada ayağa kalktı. Onun için görev her şey den önemli olduğunu, disiplin, disiplin, görev görev diyerek karşı caddeye geçip kayboldu.

 Don Kişot karakterine düşkün mahzun yüzlü şövalye olduğuna inanan taksi şoförü de, Tobosolu Dulcina diye diye aracına binip büyük iç çekişlerle uzaklaştı.

 Dostlarım; bu anlattıklarımı sakan bir kurgu, uydurma sanmayın! Bu kadar da olur mu demeyin! Bu ülke tezatlıkların, inanılmaz şeylerin olduğu, bilim insanları büyük araştırmalar yapsa şaşkına dönecek değerlerin olduğu insanlar topluluğudur.

 Üstüne bastığı toprağın altında yüzyılların minerali, madeni ve uygarlıkların muhteşem hikâyeleri, marifetleri gizliyken; neredeyse çıldırasıya batı-doğu hayranlığı yaşayan, kendi felaketini kendi hazırlayıp, yine kahramanlığa koşan bir yolculuğun ülkesinde; Murtaza ve Don Kişot hayranı iki kişinin olması da ayrı bir şanstır…

  Güven Serin 



 



Hiç yorum yok: