27 Mayıs 2014 Salı

SAHİ SAAT KAÇ?


Kamera; Güven Pera Müzesi- Makas


Bu resim Pera Müzesi için özel üretilmiştir.
Bir Flaman ata sözünü anlatır;

" Üzgün üzgün bakıp durmanın manası ne,
buzağı boğulunca,
kuyuyu doldururum iyice."


Kamera; Güven Pera (kaçırılmaması gereken bir şölen)
Büyük Ülke ve Diğer Hikayeler


Pera Müzesi
Berlin Dijital Konser, genç sanatçı Sol Gabetta
Berlin Filarmoni Orkestrası işbirliğiyle...


Kamera, Güven İstiklal
Yine sıra dışılık, yine yaşamın ezber olaylarına meydan okuma...


İstiklal Caddesi

Bir tarafta evrenin gösterisi; birbirini taklit etmeyen büyük
çığlıklar;boşluğun enerjisi gibi yeni bir evren oluşumu içindeler.
Bir taraftan sıra dışı bir insan figürü; bütün zenginliğiyle
orada; bütün arınmışlığıyla...



SAHİ SAAT KAÇ?

  Saatler zamanı gösterir. İnsanoğlunun kendi icat ettiği gün ve gecenin bölümlere ayrılmış dilimlerini; saniye, dakika, saat… Saatler ise günleri, günler, ayları ve yılları, yüzyılları…
 Ve bizler o zamanın peşine takılmış, uygar dünyanın büyük koşturmacasına inanmış halde inanılmaz bir hız içinde; sanki bilinmeyene hizmet eder gibi büyük bir şölenden çok sıra dışı bir panayıra dönüşmüş, kıyameti beklerken kendi kıyametimize doğru trampetler çalarak ilerliyoruz.

 Sahi saat kaç, makale başlığını Zeynep Oral’ın çalışmasından etkilenerek yazdım. Geçim, hak, adalet, işsizlik, merhamet, eğitim telaşına düşmüş insanın zamanı, insan icadı olan zamanı durdurmak istediği zamanlar vardır. İşte o zamanlar hatırına şehrimiz Tekirdağ’a oldukça yakın olan Beyoğlu’na, Pera’ya süzüldüm.

  Birbirlerine oldukça yakın iki mekan arasında, döngünün mevsimleri gibi gidip geldim. Pera Müzesi bir müzeden çok öte, sinema, konser, sergi salonları, paneller ve dinlenme imkanlarıyla insan onurunu yükseğe, daha yükseğe taşıyan itibarlı bir sanat merkezi. Salt Beyoğlu da öyle… Salt Beyoğlu tam da insan selinin akıp geçtiği ve her türlü gelenekselliğe, baskıya direndiği bir yerde İstiklal’in üzerinde bir yer.

 Salt Beyoğlu sıra dışı bir gösterim yaptı. Son gün olması nedeniyle The Clock gösterimi 24 saat hiç durmadan devam etti. Sanatçı Christian Marclay sinema tarihinden zamanın akışına vurgu yapan binlerce sekans kullanıyor. Bu çalışma için, sanat eleştirmenleri sıra dışı bir çalışma, sanatçının başyapıtı olarak övgü ile söz ediyorlar. Birçok ülkede gösterime giren bu çalışma ülkemizde de Salt Beyoğlu sanat merkezi sayesinde ücretsiz olarak gösterildi.

 İki mekân arasında; Salt Beyoğlu ve Pera Müzesi arasında geçişlerim, dış mekanın da sıra dışılığını, insanların kendi baş yapıtları olan eğlence, renk, çeşitlilik ve neredeyse çılgın bir şekilde insan oğlunun ruhuna gem vuran alışkanlıklar, gelenekler, bildik bütün anlayış dışlanıyor gibi büyük bir sahne ile karşılaştım.

  Yaşamı, sadece geçim, kurnazlık sanatı olarak algılarsak, evrenin büyük çeşitliliğine, gelişmenin muhteşem katmanlarına en büyük yanlışı yapmış oluruz. Yaşam, binlerce seçenekten oluştuğu gibi, bu yaşamı zevkli ve daha huzurlu hale getiren en önemli uğraşlardan bazıları da; sanat ve sanatçıların, kendini halkına adamış aristokrat insanların yardımıyla normal akışına dönüyor.

 Pera Müzesi bu ülkede yaşayan her insanı nazikçe ağırlayacak donanımlara sahip. Hiç sıkmadan ve her gün değişen seçenekleriyle… Yaptıkları çalışmalar; zamansızlığın dışına çıkarcasına; “ Sahi Saat Kaç” düşüncesini hatırlatırcasına yoluna devam ediyor. Buraya gelmek için çok zengin olmanıza hiç gerek yok. Hatta kendinizi fakir görüyorsanız da geliniz. Beslenmenin, zenginliğin çeşitliliğini, yeryüzüne bakıp nasıl aldanıyorsak, yeraltının besleyici minerallerini, madenlerini, nasıl ve ne şekilde geldiğini irdelemeyi de hatırlarız.

 Her iki mekanda da sıra dışı çalışmalar; yıllara sarkmış büyük emek harcanmış eserler; hatta baş yapıtlar bizleri bekliyor. Sorumluluklarımızı yıkmadan, zamanı bir günlüğüne ruhsal beslenmemize, esas o zenginliğin bedeni koruyacak bir kalkana dönüşeceğine inanmanızı isterim!

 Andy Warhol’un “Herkes İçin Pop Sanat” Stephen Chambers’in “ Büyük Ülke ve Diğer Hikayeler” bu çalışmalar, sadece mekan içindeki eserlerin bizim zamanımıza sunduğu çeşitlemeler değil, mekanların dışı;
 Beyoğlu gündüz ve gecenin, o büyük döngünün yapmak istediği büyük değişikliği sanki bu büyük sahnede, sıkışık, dar sokaklarda, birbirini tanımayan, yüksek sesle bağıra bağıra konuşan insanların yaydıkları büyük enerjinin gösterimini de görmeniz mümkün. Her an bir başka dar sokakta, çölde değerli bir vah keşfeder gibi yeni keşifler yapabilir, sıkıştığınız küçük mağaranıza bir sürü pencere; aynı zamanda barındığınız yerin nemini, küf kokularını, karanlığını yok edecek ışık huzmelerini de davet edebilirsiniz.

 Her zaman olmasa da zamansızlığın yolculuğuna çıkmak isterseniz; Pera Müzesini, Salt Galata’yı, Salt Beyoğlu Müzelerini, sergi salonlarını hatırlayınız; “sahi saat kaç?” düşüncesini bir kenara itmiş, nazik, zarif bir efendi, hanımefendi, insan; kendini her şeyin üstünde sanmayan bir canlı gibi size akacak her şeye çılgınlar gibi minnet duya bilirsiniz…

 Yakın bir zamanda Pera Müzesine gidecek olursanız (20 Temmuz’a kadar) her daim tuvaletleri temiz, dinlenme salonunda taze çay ve kahve kokularını, tatlarını yudumlayabilirsiniz. Üst katlara çıktığınızda ölü bir bedeni simgeleyen bir esere dikkatli bakmanızı isterim. Sanatçının anlattığı şey;

 “ Karanlık ve güzellik arasındaki olağan dışı buluşmalar… Yerde yatan kişi ölümü simgeler ama bedeni üzerinde ilerleyen desenler ve bacaklarındaki eğrelti otuna benzeyen yapraklar yenilenmeyi akla getirir. Bahar aylarını simgeleyen tavşanlar aynı zamanda yeni bir hayatı simgeler.”

Güven Serin 




 







Hiç yorum yok: