21 Mayıs 2014 Çarşamba

DİRENMENİN SAĞLAMLIĞI


Kamera; Güven   

Direnmenin sağlamlığı;taşa,mermere süzülmüş
direnişe minnet ile...


Kamera; Güven 
Güzeldir direniş; isterse zirvenin dağlarında...Güzeldir,özdür...

DİRENMENİN SAĞLAMLIĞI

  Tekirdağ Hükumet Caddesinde 7 numaralı halk otobüsünü bekliyorum. Her zaman ki gibi uzun bekleyiş… Belediye taşımacılığı özelleştirdi. Özelleştirmenin yüksek kar mantığına ilgi duyan araç sahipleri şimdilik zarar ediyor.

 Araç sahiplerinin zarar edişi, şoförlerin yüzlerine de yansıyor. Daha şimdiden yorgun, bitkin ve kızgın yüzler…

 İşveren olmak da, işçi olmak da ileri-üst ve tokluk anlayışı gerektiriyor; belli… 7 numaralı otobüs yığınla öğrenci ile birlikte geldi. Akşam saati, öğrenciler okuldan çıkınca ilk aracı derhal dolduruyorlar. Bütün doluluğuna rağmen durakta bekleyenlerle birlikte bende bindim. Zor zor ayakta olsa beden yığınlarıyla koyun koyuna… İki bakımlı kadın, ikisinin de elinde nüfus kâğıtları var.

  65 yaşını geçenlere tanınan ücretsiz halk otobüslerinden faydalanma hakkını kullandılar. Zarar eden halk otobüsü şoförü, zararın sebebi 65 yaş üstü bakımlı kadınlarmış gibi, onlara hor bakmaktan öte kaba davranış içinde bulundu. Kadınların yüzündeki alçak gönüllü mahcubiyet görülmeye değerdi. Sanki hırsızlık esnasına yakalanmışlar gibi; “bizim bir suçumuz yok” diye haykırmak yerine sadece utangaç bir sırıtma ile durumu idare ettiler.

  Halbuki böyle bir uygulama karşısında araç sahiplerinin yapacağı tek şey, zararlarının karşılanması için ilgili müdürlüğe, bakanlığa başvurmaktır…

 Bu olaydan bir gün sonra Süleymanpaşa Belediyesinin alt sokağında Roman kadını küçük çocuğu ile ilerlerken, sokağa dönen minibüs neredeyse küçük çocuğu altına alacaktı. Roman annenin çocuğuna sarılışı saniyenin alt dereceleri içerisinde olduğu gibi, şoförün frene basması da aynı zaman dilimiyle çakıştı. Şoför de, Roman anne de korkmuştu. Oysa çocuk farkında bile değildi, küçük bedenine zarar verecek lanet gürültüler çıkartan teneke, demir ve çelik yığınının…

 Roman anne çocuğunu neredeyse içene çekecek kadar çekti kendine. Ve çocuğuna bir şey olmadığını anladıktan sonra, aracının içinde bir et yığını gibi oturan, sanki ruhu çoktan onu terk etmiş şoföre baktı. Bakışında kor gibi yanan oklar vardı. Lanetli duaları çıkartan sesiyle bakışları bir oldu. Araç şoförü de dondu, içindeki yolcular da. Biliyorlardı ki Roman kadın, diğer zarif, sessiz, mahcup kadınlar gibi utanarak sıkılmayacak, bir kenara büzülmeyecek. Biraz daha bağırırsa başka Romanların nasıl bir insanlık dayanışması, nasıl bir direnme sağlamlığı göstereceğini, bir et yığınına dönmüş şoför çok iyi biliyordu.

 Roman kadın, gerek ses enerjisi, gerek bakış, gerekse ellerini kullanarak, bildiği bütün lanetleri yağdırdı. Bir gün arayla yaşanan iki kadın olayı; biri dram gibi; ona verilen hakkı bile savunamayacak mahcubiyet içinde şoförün kurbanı gibi suçlanma ezikliği yaşarken bile sesini çıkartmıyor. Diğeri ise meydan okuyor…

 Muhtemelen Roman anne ilkokul mezunu bile değil. Ama nasıl derler, hayat üniversitesi başka şey… Direnme Sağlamlığı, ise çok başka şey…

 O yüzden, nice direniş hep yarım kaldı… İşçi, memur, çiftçi, emekli, esnaf; fark etmiyor, inancın varsa, direnme sağlamlığı kök saldıysa, yapamayacağı şey yoktur. Halbuki bu ülkenin hırsızları, hilebazları direnmeyi bile kültürleştirmişler bizim haberimiz bile yok; 

ne hazin…

 Güven Serin 



Hiç yorum yok: