12 Mart 2014 Çarşamba

HERKES ÇIPLAK


İSTANBUL


HERKES ÇIPLAK

  Bilinen o hikâyeyi tekrarlamayacağım. Çünkü çıplaklık neredeyse her ülkede yozlaştırılan, üzerinden pay alınan, tıpkı dinler gibi, özünde olan sadeliği, barışçıllığı bir kenara bırakılıp, diğer insanlar üzerinde güç sahibi olmanın yanında yaşamsal bir baskıya dönüşmesi, bir insanlık suçu gibi işlenmeye devam ediliyor.


 En uygar ülkelerde bile “çıplaklık” kullanılmaya devam ediliyor. Son olarak, Fransa’daki merkez sağ ana muhalefet partisinin başkanı Jean François Cope, okuduğu bir çocuk kitabı karşısında kanı donmuş. Kitabın adı “ Tous a poil” yani Herkes Çıplak. 

  Medyanın alay konusu olan Cope, bu açıklamasından sonra o güne kadar bin tane satmış kitap şimdi satış rekorlarına koşuyor. Demek ki Fransız halkı, merek ve irdeleme konusunda çıplaklığı ahlaksallık la işlemeye kalkan Bay Cope’yi ciddiye almadığı gibi, kitabı adeta ödüllendirir gibi satın alıyorlar.

  Berlin Film Festivalinde sansürsüz olarak gösterilen ve ülkemizde de 14 Martta gösterime girecek ‘NYMPHOMANİAC’ yasaklandı. 50’li yaşlarda bir kadının çocukluğundan başlayarak erkeklerle olan ilişkilerini anlatan ve iki bölümden oluşan bu film, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğü tarafından yasaklandı. Üst Kurul bu filmi izledikten sonra gösterilmemesine karar veriyor.

 Teknoloji ve bilgi, sapla saman gibi birbirine karışmış durumda. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ve hangi düşünceyi besleyip büyüteceğimiz in büyük kuşkuları çığ gibi büyüyor. Milli Eğitim Politikaları çökmüşe benziyor. Bu kadar büyük ve hızlı dönüşümlerin, teknolojilerin, tüketimlerin yaşandığı dünyada, okullarda ezber derslerle çocuklarımızı yarınlara hazırlayamayız. Onları, piyasa şartlarına göre ve her şeyden haberdar kılmak zorundayız.

 Yasaklarla, ayıplarla hiçbir yere varamayız. Yasakların, ayıpların, kuşkuların çocukları ne âlemde, nasıl bir istatistikle inceleniyor; böyle bir milli eğitim politikası var mı acaba? Çocuk yaşta yaşanan suç oranları, hap ve uyuşturucu kullanma oranları hızla artması, bir şeylerin yanlış yapıldığını da anlatmıyor mu?

 1980’lerden önce yasak film ve kitaplar şimdi her yerde; kaç kişi etkileniyor ve kaç kişi, bu filmlerden sonra milleti ve vatanı için yıkıcı hale geliyor? Esas soru bu değil midir?

  Yaşı oldukça küçük, çocuk yaşta bir kıza bir çete tecavüz ediyorlar. Çete üyeleri onlarca kişiden oluşuyor. Unvanları da ilginç; içinde her meslekten insan var, öğretmeden, subaya, memura, esnafa kadar; bunların yasaklarla gelen gereksinmelerin sapkınlığa dönüşmüş hali olduğundan şüphe edebilir miyiz hiç? Edemeyiz; bir toplumun, uygar dünyanın ve yaşamın vazgeçilmez olan kadını, insanları hiçlikten kurtaran manevi destek veren inançları siyasal çıkarlarla yozlaştırmaya başladığımız an; toplumun kokuşmuşluğu, çöküntüleri ve insan çığlıkları her an, her yerden duyula bilir.

 Bu toplumun aydınları, kendini bir parça bu vatana borçlu hissedenler, akıl ve iradeyle vicdan ve merhameti yakalamış olan insanlar; artık, bencilliği bir kenara bırakıp, öncü görevine, büyük bir iç huzurla girmeniz gerekir. Yanlışlara, yasaklara, haksızlıklara, hukuksuzluklara baş kaldırmak zorundasınız; çünkü sıra size de gelecek…

  Rus çarınca görevlendirilen genel vali salona girince Chopin’in gözleri birden keskinleşir. Öfkesi bilince dönüşür. Piyano çalmayı bırakır. Rahat koltuklarında oturan soylular habire yemek yemektedir. Genel Valinin salona girdiğini görünce hepsi yerlerinden fırlar, yerlere kapanıp sofranın başköşesine oturturlar. Soyluların başı Chopin’in çalması için işaret verir. Öfkesi bilince dönüşen Chopin, parmaklarını tuşlara serçe vurur;

 “ Ben Çar’ın cellâtlarının önünde çalmam” diye bağırır. Oysa o dönem, sanatçıların büyük çoğunluğu soyluların onu tutmasına bağlıdır. Bu dönemin sanatçılarının, akil insanlarının nasıl ve hangi şekilde büyük yanılgıların içine düştüklerini, insan ihtiyaçlarının zavallı bitmezlik içinde olmasını da bilmek gerekir.

  Ama bir şeyi daha biliyorum; gurur kötüdür. Onur ise, insanı daha bir insan yapar. Chopin, parayı, unvanı değil, onuru terci etmiştir. Gün, onuru terci etme günü; gün, hukuku, hakkı, eğitimi anlayıp sahiplenme günüdür…

  Güven Serin 

 





Hiç yorum yok: