3 Mart 2014 Pazartesi

AĞLAYAN ÇAYIR ve MÜBADELE


Bu bir Theo Angelepoulos filmidir;
sinema sanatının sihri ile donatılmıştır.
AĞLAYAN ÇAYIR


MEHMET SEREZ
Hiç durmadan yazan,araştıran ve tebessüm eden delikanlı.
Teho ile Mehmet aynı zamanların ve aynı toprakların,
ağıtların, masalların, müziklerin anı,hatıraları ve
sesleriyle beslendiler.


Teho Angelpoulos 

Büyük Usta;duyarlı düşünür...


Ağlayan Çayır filminden bir sahne


AĞLAYAN ÇAYIR

Bu filmde göç etmiş-ettirilmiş insanların ruhlarıyla
buluşacaksınız;hiçbir korku hissetmeden, insanca...

Müzik; keman ve klarnet çok yakınınızda sizin
hüznünüzü silen bir mendil olacaktır.

AĞLAYAN ÇAYIR ve MÜBADELE

  Ağlayan Çayır, Theo Angelopoulos’un filminin ismi. Mübadele ise Mehmet Serez’in 38. Kitabının ismi. Tam olarak; Tekirdağ Çevresi ve Çevresinde Mübadele

  Mehmet Serez Tekirdağ doğumludur. Theo Angelopoulos ise Atina. İkisi de aynı zamanların havasını, suyunu koklamışlardır. Aynı zamanda aynı zamanların göçlerini, mübadelelerini çok yakınlarından dinleme ve bu dinlemelerle insanların yaşamlarının büyük hüzünler içinde yok oluşlarına da insanca kulak ve vicdan kabartmışlardır.

 Theo Angelopoulos kendi adanmışlığını filmlerle sunarken, Mehmet Serez ise kitaplarıyla Tekirdağ şehrinde beyefendi kişiliğine yapışmış oldukça insanca görünen tebessümüyle…

  Yaklaşık 90 yıl önce sadece Mübadele Anlaşmasıyla 456 Bin Müslüman Ata topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Aynı durumda yüzyıllardır vatan belledikleri diyarı; Anadolu’yu terk eden Rumlar da yaşamıştır. Ve bu yaşam, o insanların yaşadıkları ömürler boyunca hep onların yakınında, büyük bir hüznün taşan pınarları gibi taşmış, özlemler ile yakarışlara yükselmiştir.

  Mehmet Serez 38. Kitabında Mübadele Anlaşmasıyla yüz binlerce insanın değişen hayatlarını rakamlarla anlatıyor. Kitabının 7. Sayfasında Mübadil mi Muhacir mi, diye sorarak, çok önemli bir anlayışı, yanlış anlamaları da doğru ve anlaşılır bir şekilde açıklıyor;

“ Mübadele, bilhassa Müslüman Türkler için sıradan bir göç değildir. Türk mübadiller, ata topraklarında bırakmaya mecbur kaldıkları ev, bark, bahçe, dükkân ve arazilerine karşılık Türkiye’den ayrılan Rumlardan kalan arazilerden bir bölümünü almışlardır. Dolayısıyla bilinçli hiçbir mübadil, “muhacir” sıfatını kabul etmez, her fırsatta bu sıfatı reddederek “mübadil” sıfatını taşıdığını muhataplarına ısrarla anlatır.”

 İşte tam da burada, gerek mübadeleler, gerek, iç savaş veya başka ülkelerin orduları tarafından işgal edilmiş halkların yüzyıllardır tekrarlanan acıları-ayrılıkları oldu. Öyle özlem ve acılar doğdu ki, insanlar ayrılıp da geldikleri yerden getirttikleri birkaç avuç toprağın üzerinde uyuyarak hasret giderdiler.

  İki usta da, Mehmet Serez de, Theo Angelopoulos da kendi sanatlarıyla insanların yaşadıkları zorlukları, ayrılıkları anlatmaya çalışmışlar. Duyarlı yönetmen Angeleopulos, Ağlayan Çayır filminde neredeyse üç saate yaydığı filminde, çok geniş tutup uzaktan çekim yaptığı kadrajıyla sinema sanatına çok önemli katkılar yapmıştır.

 Ağlayan Çayır, aynı zamanda üç yaşında annesi öldürülen Eleni’nin Truvalı Helen’e bir göndermesidir. Aynı zamanda sinemada başkarakter olarak kadının öne çıkması Ağlayan Çayır filminde algılarımız önüne seriliyor.

 Savaşların, iç kargaşaların, göçlerin insanların hayatında ne kadar önemli bölünmelere yol açtığını neredeyse tüm algılarımızla anlamamıza yardımcı oluyor. Müzik, yine Eleni Karaindrou tarafından, ayrı bir sinema dili; sanat öğretisi olarak öne çıkıyor.

 Mehmet Serez 1929 Tekirdağ doğumlu. Ve doğduğu şehirde üretmeye, yaşam içinde tebessüm dolu hareketlerine devam ediyor.

  Theo Angelopoulos 1935 doğumlu. 2012 yılında trafik kazası sebebiyle bu dünyadaki üretimi sonlandı. Her ikisinin de yaşayacağı eserleri, onları diğer zamanlara da bıraktığı ortada. Birinin elini sıkıp, hal hatır sorarak “ Nasılsın Mehmet Amca, Günaydınlar.” Diyebileceğim, dediğim yakınlıkta. Diğeri ise, evrenin insana en büyük mirası olan, içsel algılarımızın ebediyete, tüm evrene yolladığı sevgi ve özlem sözcükleridir; “ Theo” elini sıkmasam da, sana, çok yakın olduğum diyarda, bizzat “merhaba”, “günaydın” diyememiş olsam da, şimdi içselliğimin ve evrenin bana olan insan mirasıyla sesleniyorum;

 “ Dostum Theo merhaba!”

 Irak’ın ABD tarafından işgali sırasında herkesi Amerikan filmlerine boykota çağıran Theo Angelopoulos verdiği röportajda şunları dillendirmiştir;

 “ Sınırlar benim için coğrafi bir kavram anlamına gelmez ve bununla, sanatsal sınırlama anlamındaki sınırları kastetmiyorum. Sınırlar basit engellerdir. Burası ve orası, o vakit ve şimdi, arasında…”

 “ Sinema, benim hayatım. Soluğumun ta kendisi! Yeni bir filme başladığımda çoğu zaman derinden bir karıncalanma hissederim, kolumda tüyler dikilir, yeni bir filme başlıyorum da ondan. Bu güzel duygunun sanki biraz sevişmek gibi olduğunu söyleyebilirim.” Der Theo yeni bir filme başladığı zaman

  Güven Serin 










Hiç yorum yok: