25 Şubat 2014 Salı

BURASI BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEYENLERİN YURDU


Kamera; Güven  Kaleiçi-Antalya


BURASI BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEYENLERİN YURDU

  Aşkın sayısız tarifi vardır; yazarlar, şairler, filozoflar ve aşkın sıcaklığını hissetmiş tüm insanlar…

  Geothe’ye göre; Sevilenin kusurlarını hoş görmeyen sevmiyor demektir.” Montaigne’ye göre ise; “ Aşk, utanma ve çekinmenin olduğu yerde vardır.

 Şüphesiz aşk; tutkuya dönüşen beğenmeler; sevmeler, sadece kadın ile erkek arasında değil, arkadaşlıklar, dostluklar arasında da vardır. Aşkın anlatımını, susamışlığını, yüksek heyecanını sadece romantizmimle tarif etmeyi yeterli görmem…

  Yaşama, yaşamın içindeki canlılara yaşamın içinde var oluş nedenlerinden ötürü sevgi ile bağlı, aşka yakın tutkunluklarla bir ömür geçiren insanlardan birisi de Tezer Özlüdür. Bu ülkenin vicdan, bilgi, duygu ve merhamet sahibi aydın insanlarından sadece birisi.

 Leyla Erbil, Tezer Özlü’yü şu şekilde anlatıyor:

  “ … Akıl ve çılgınlık arasındaki ufak, yıldırım hızına sahip atlayışı sözcüklerle nasıl anlatabilirim? Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor…”

 Leyla Erbil’in Tezer Özlü’yü anlatmaya başlarken kullandığı bu alıntı, Tezer Özlü’nün kendi çalışmalarından sadece birkaç cümlesi. Onun evrene bakışı, evrenin bilinen tek yaşam gezegeni dünyada duyduğu büyük heyecan, yüksek acılar; horlanmaları, hassasiyeti ince ve narin bir ruhun öze ulaşmış bedeniyle sözcüklere, iç çöküşlere; insanlığa duyulan büyük bir evrensel aşka dönüşmüştür.


 Tezer Özlü ile Leyla Erbil çok iyi arkadaşlardır. Bir gün, Çengelköy’de deniz kıyısında, yüzyıllık çınarların dibinde buluşurlar. Deniz, sisli ve puslu henüz… Islak tahta masada çaylarını yudumluyorlar. Aynı zamanda üşüyorlar da. O gün Tezer Özlü oldukça heyecanlı. İleride evleneceği adamı, Hans Peter’i Leyla Erbil ile tanıştırıyor.

 Bu tanışma anını Leyla Erbil şu şekilde yorumluyor;

“ Böyledir Tezer; sevdiklerini birbirine dost kılar; cömert bir yüreği vardır, ayrıca, kaçırıcı değil birleştiricidir, öyle ki onun tanıştırdığı herkes birbiriyle kırk yıllık dost gibi olmuştur.”

  Tezer Özlü evleneceği hayatının son iki yılını hastalıkla uğraşsa da mutlu bir şekilde geçireceği Hans Peter içi, Leyla Erbil’e;

 “ Bu adam benim ölümüm Leyla! Bak, bak, bu benim ta kendim! Kafatasım bu; kendi ölümüm!”

 Bu tanışma 1982 yılının Ekim’inde geçiyor. 18 Şubat 1986’da Hans Peter’in yurdunda, onun karısı olarak, onun kollarında ‘Kanton Spital’de yaşmı sona eriyor. 42 yaşında, yaşamın bütün labirentlerini merak eden, yaşamının son anlarını sevginin büyük bir şefkate dönüşme anlarını, kendi ülkesine özlem içinde, sesini duyuramamanın, evrensel aşkı ülkesinde yaşayamamanın fısıltıları belki de nesilden nesle hep aktarılacak; onu, uzun saçları, gülümseyen yüzü ve sonsuza bıraktığı bu sözcüklerle hatırlayacağız;

“ BURASI BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEYENLERİN YURDU”

 Sözcüklere yakın, çok daha yakın, o sözcüğe yapışmış ruha dokunacak kadar yakın olduğunuzda, içinizdeki hücrelerin titrediğini hissedersiniz; bu yaşamın, yaşamanın ve yaşam içinde sevmenin ödeyeceği bedelin hüzündür de aynı zamanda.

  Güven Serin



2 yorum:

Hamiyet Akan dedi ki...

Tüm hücrelerinizin titrediği, yüreğinizdeki kanın hızlanıp kalbinizi koşturduğunu, gözlerinizin her zaman ki renkle değilde aşk rengine bürünüp öyle baktığını, zaman denen kavramın sadece saatin tiktakından ibaret olduğunu, yürümek yerine sanki kanat taktığınızı ve gül bahçesinde ateşe atılmışcasına yandığınızı hissedersiniz.

Güzel bir yazıydı, günaydın Güven.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Günaydın Hamiyet. Şiir dizeleri,yüksek haykırış; teşekkürler sana.