13 Kasım 2013 Çarşamba

ZAFERE HÜCUM


Kamera; Güven  Ganos Gökleri; Tanrıların ve Tanrıçaların Diyarı.


Kamera; Güven Ganoslar; iç içe geçmişliğin ve
sonsuzu hayal eden insanın sonlu oluşunu anlatan tepeler.


ZAFERE HÜCUM

  Zafer deyince akla en yüksek kazanmalar gelir; büyük savaşların büyük zaferleri… Tarihi derslerinde ezber ve taraflı anlatımlar sayesinde sadece zaferlere hayranlık duyar, yenilgileri okumaktan, öğrenmekten korkardım. Çünkü yenilgiler, yenilenler irdelenmez ve sevilmezdi…

  Tıp bilimi nasıl mikroplara çok şey borçluysa, zafer kazanmış insan da, yenilginin düşmanına çok şey borçludur. Din adamları dinlere, çiftçi toprak ve yağmura; avukatlar ise suç ve suçlulara çok şey borçludur.

 Şu an özlenen, ideal olan yaşamı oluşturduğumuzu düşünsek, birçok mesleğin kendiliğinden yok oluşuna da tanıklık ederiz; bir insan ölür, onlarca insan ağlar; hüzün töreni içten içe akar durur. Bir insan ölür, onlarca insan o sayede geçimine katkı yapacak parayı kazanır; mezar kazıcılar, kefen üreticiler-satıcılar, ölü yıkayıcılar, ağıt yakıcılar, pilavcılar, lokumcular, ayrancılar, din adamları…

  Zafere Hücum Eylül ayı içerisinde gösterime giren filmin ismidir. İki Formula pilotunun kıyasıya rekabeti; ikisinin de istediği tek şey; ZAFER…

  İki pilot, İngiliz olanı James Hunt. Avusturyalı olanı ise Niki Lauda. Sinemanın önemi hiç şüphe yok ki tartışılamaz. Bu önem ne kadar çok emek, doğruluk, felsefe ve yaşamın içinden konularla süslenirse o kadar muhteşem bir esere dönüşür.

 Zafere Hücum filmi, sinemanın var oluş ve var olma gerekliliğini çok iyi anlatıyor. Seslerin, görselliğin, konunun, dramın, biyografinin, aksiyonun insanı coşturan, düşündüren önemi… Bu filmde hepsini bulacaksınız. Hafızalarınıza iki isim; James Hunt ve Niki Lauda kazınacak. Filmin geçtiği 1976 yılına bir başka saygı ile bakacak o yılların yaşanmışlığı üzerine hürmet ile eğilecek-siniz.

 Büyük laflar peşinde koşan ülke yöneticilerinin sinemaya yeterli önem vermeyişini, büyük sıkıntı çeken ve bir türlü iktidarın yüksek mertebesine uzak duran muhalefetin sinema sanatını anlamamış olmasını esefle karşılıyorum. Sinemaya en iyi önemi şüphesiz büyük ticaret firmaları verdi. Sinema seyircisinin bilinç altına kazıdıkları markaları; reklâm mesleğinin büyülü gösterisiyle adeta ölümsüz yaptılar.

 Ülkemin yöneticileri, siyasetçileri; hatta ülke insanı uzun vadeli yatırımları, yüksek ve kalıcı gelişmelerin sabırlı yolculuğunu pek sevmezler. İthal etmek, ezberlemek hatta aşırmak varken…

 O yüzden ülkemin zenginlikleri de birkaç nesilde bir el değiştirir. Boğazın yalılarını ve sahiplerini incelediğinizde, yıllara sarkan iş yerlerimizin azlığına, icatlar yolunda dünya sıralamasına, yaşam koşullarına, kadına, çocuğa, yaşlıya verdiğimiz öneme baktığınızda gerçeğin en gerçeği ile karşı karşıya gelirsiniz.

 Zafere Hücum filmi zaferlerin tek başına yeterli olmadığını da anlatıyor. Rekabetin iyi bir rakiple anlam kazandığını; iyi bir rakip-düşman olmadan zaferin anlamının da, büyüklüğünün de iyi ve kalıcı olmayacağının da önemini gösteriyor.

  Zafere Hücum filmi bol hareketin yanında müziğin, saatte 275 km hız yapan yarış araçlarının da insan zekâsı ile teknolojinin, fiziğin, matematiğin, kimyanın büyük gösterisini sunuyor.

  Bu film insan denen canlının ölüme meydan okumasını, asi, korkusuz ve biraz deli olmanın yanında her daim insanlığın büyük saygısına, sevgisine muhtaç duyacağını da anlatıyor. Gerektiğinde yenilgilerin büyük şerefine önem vermeyi, yaşam sanatı içinde hiçbir şeyin insanın içtenliği ile huzura erişmesinden daha önemli olmadığını da bula bilirsiniz Zafere Hücum filminde.

 Bu güne kadar hiçbir zaman Formula 1 yarışlarını izlememiş, o yarışlara can ve ruh katan yarış arabalarını, yarış pilotlarını yakından tanımamış olmanın hüznünü, geç kalmışlığını ve cehaletini de Zafere Hücum filmiyle hissettim.

 Kısacası emek harcanan, önemsenen, ciddiye alınıp o işin hakkını verdiğimiz her iş, meslek, uğraş; kendi güzel, onurlu hikâyesini doğuruyor. Sinema bu doğuşları; geçmiş ile gelecek arasındaki bu anda bize sunuyor; minnet ile önünde eğiliyorum sinema sanatının ve bu sanata katkı veren her canlının…

  Güven Serin


Hiç yorum yok: