12 Kasım 2013 Salı

KIŞA BİR ADIM KALA


Kamera; Güven Ganoslar-Uçmakdere-Tekirdağ


Kamera; Güven  Uçmakdere-Ganoslar

Batı Pistinden atlayan bir sporcu; güneş gibi
süzülüyor günün içine.


Kamera; Güven  Renkler ve ışık; ne güzel;
bahar oyunu;saflığın çocukluğunda... 


Kamera; Güven Ganoslar;yapraklar renk töreni içinde.
Zeytin ağaçları dolu dolu;yakın zamanda onlara dokunacak
elleri,yanık türküler söyleyen kızları bekler gibi...


Kamera; Erdem Ganoslar Yürüyüşü; kışa bir adım kala...


Kamera; Erdem  Ganoslar-Uçmakdere Tepeleri


Kamera, Güven   Kartalkaya-Ganos Dağları
Erdem, meşhur asası ile haykırıyor.


Kamera; Güven Kartalkaya-Bakacaktepe-Tekirdağ
Yükseklerin fatihi; Fatih...


Kamera; Güven   Yunus Usta,
her daim üretken ve hareketin içinde.


Kamera; Güven  Kartalkaya 

Erdem,tabiata minnet duygularını sunuyor; asası hep yanında;
Yunus Usta işçiliği ile.


Kamera; Güven Uçmakdere, Ganoslar-Tekirdağ

KIŞA BİR ADIM KALA

 Bol güneşli yaz sonbahar derken kış aylarına bir adım kaldı. Döngünün değişim töreni her mevsim başka güzel. Sonbahar, daha bir güzel… Güzel günleri fırsat bilip, yılın her zamanı farklı güzel olan Ganos Dağlarına gittik.

 Günlerden 10 Kasım Pazar; büyük insanın ölüm yıl dönümü… Yine sirenler haykıracak; yine nutuklar atılacak ve yine onu yok etmenin vazgeçilmez canlıları da onunla neredeyse bir asırdan beri dövüştüğü gibi dövüşecek…

  10 Kasım Pazar gününün ılık sabahı bulutlu bir günün sisli zamanına doğru yolculuk yaptık. Her zamanki gibi gezinin rehberi Yunus Usta, gezimizin şakalarına can katan Erdem ve gruba yeni katılan Fatih ile birlikte yol aldık, yeni asfalt yolun kıvrımlı, çam, meşe, kekik kokulu tepelerinde.

 Marmara, ışığın farklı oyunlarıyla oyun oynuyordu; her zamanki gibi… Güneşin kendini göremiyor olsak da denize yansıyan kırmızı ışığın görselliğini, milyarlık döngünün o muhteşem gösterisini gördük.

 Ganos Dağları sabahın ilk ışıklarıyla tazeliğin buğulu güzelliklerinin nemli yüzleriyle gülümsüyorlar. Erdem, Yunus Ustanın sürprizi olan yeni sopasına kavuştu. Oldukça güzel olan bir derviş asasına benzeyen sopa en gösterişli olarak göz kamaştırıyordu. Erdem’in yeni kavuştuğu sopası, günün, gezinin ayrı bir şakalaşma konusu oldu.

 Şehrin gürültüsü azaları azalmaz, tabiatın mistik kokuları, kendine as besteleri çıkar ortaya. Bu yolculukta da aynı gösteri; insan olan insana sunulan kaplıca şifaları gibi bedenlerimizi besleyen ruhlara bir armağan olarak verildi.

 Şüphesiz kış ayına bir adım kaldı. Bu kadar güzel günlerden sonra tabiat her an kendi sürprizlerine yapmaya başlayabilir. Yağmuru, karı, soğuğu, rüzgârı ile tabiatın muhtaç olduğu bütün oluşumları milyarlarca yıldan bu yana tekrarladığı gibi yine tekrarlayacak. Bu tekrar aynı zamanda insana; uyumu, ahengi, istikrarı, hareketi, öğrenimi ve öğretileri de anlatır…

 Gezinin başlangıcı elbet tabiatın içine girer girmez ilk çığlığını atsa bile, esas olarak Uçmakdere Köyüne gelmek ile daha netleşti. İbrahim Ağabeyin her zamanki sakin, güleç yüzlü kahvesine “günaydın” dedik. Sabah çayları, küçük kurabiyeler ile birlikte iyi geldi.

 Dört kişilik ekibimiz, taşın, ahşabın hâlâ var olup, varlıklarıyla tabiatı, tabiat severler desteklediği köyün içinden dağlara; Ganosun kıvrımlı patikalarına, yollarına yürüdük. Meşe ağaçları çoktan uykuya yatmışlar. Yaprakları ölüm sessizliğinde ölmüşlüğü en sakin haliyle huzurlu bir evin yatağı gibi serilmiş tabiatın üzerine. Ardıçlar ilkbaharın yeşili gibi hep yeşiller; bir kurtarıcı gibi, utangaç kuşlara, soğuktan donacak hayvanlara sığınak olmanın huzuru içinde; yem yeşiller…

 Toprağın, ormanın kışa yaklaşan zamanı; her taraf meşe, kekik kokularıyla sarılmış. Nadir olan kartallar, yüksekte yakaladıkları rüzgârın keyfini çıkartıyorlar; fazla çaba harcamadan sabah kahvaltısı için av peşindeler.

 İlerleyen günle birlikte bulutların arasından güneş de güne tam olarak katıldı. Neredeyse tüm gün hiçbir buluta boyun eğmedi. Kartal Kaya-Bakacak Tepe olarak bilinen yere yaklaşık dört saat sonra ulaştık. Bakışlarımız ihtiyar kayanın üzerinden iç titreten ürpertilere karıştı; aşağıda uzanan vadiler, tepeler, deniz; insana, insan olmanın bahtiyarlığını hatırlatıyor. Evrenin içinde çok küçük bir yere sahip dünyamızın o büyük kavgalarının ne kadar küçük ve önemsiz olduğunu, tabiatın kalbinde, büyük evrenin hemen altında hissetmek; insan denen canlının ne büyük acizliği olduğunu da gösteriyor.

 Var oluşumuzun eseri tabiat, tabiatın karşısında büyük istilalara, büyük savaşlara kapılıp, varlığımızı önemsemeden tüketmenin büyük kayıpları da Kartal Kaya'nın esintisiyle birlikte bedenimize ve bedenimizden fırlayacak gibi duran ruhlara yapışıyor.

 Her yürüyüş, tabiat ile her buluşma kendi anısını oluştururken, kendi hikayesini de ortaya çıkartır. Bol fotoğraf ve büyük gülümsemelere neden olan küçük video çekimlerine en büyük katkıyı veren Erdem'e, video çekimlerine doğal müziği ile katkı yapan Yunus Ustaya, varlığını çok çabuk benimseten, tabiatın doğallığı içinde çok doğal olan Fatih'e minnet, saygı ile selam ediyorum. Yürüdüğümüz patikalar, çıktığımız tepeler, mola verdiğimiz çeşme başları; hiçbirisi bizden şikâyetçi olmadı; çünkü oralara saygı ve sevgi içinde yaklaştık; kirletmedik; var olanı yok etmedik; tam aksine Bakışlarımız ihtiyar kayanın üzerinden iç titreten ürpertilere karıştı; aşağıda uzanan vadiler, tepeler, deniz; insana, insan olmanın bahtiyarlığını hatırlatıyor. Evrenin içinde çok küçük bir yere sahip dünyamızın o büyük kavgalarının ne kadar küçük ve önemsiz olduğunu, tabiatın kalbinde, büyük evrenin hemen altında hissetmek; insan denen canlının ne büyük acizliği olduğunu da gösteriyor.

 Var oluşumuzun eseri tabiat, tabiatın karşısında büyük istilalara, büyük savaşlara kapılıp, varlığımızı önemsemeden tüketmenin büyük kayıpları da Kartal Kaya'nın esintisiyle birlikte bedenimize ve bedenimizden fırlayacak gibi duran ruhlara yapışıyor.

 Yürüdüğümüz patikalar, çıktığımız tepeler, mola verdiğimiz çeşme başları; hiçbirisi bizden şikâyetçi olmadı; çünkü oralara saygı ve sevgi içinde yaklaştık; kirletmedik; var olanı yok etmedik; tam aksine Yunus Usta cebinde taşıdığı tohumları doğaya hediye etti.

 Kışa bir adım kaldı; döngü hiç bıkmadan yol alacak evrenin genişleyen sonsuzluğunda; yeni galaksiler doğacak, diğerleri batarken; insanın büyük çığlığı, aldatıcı öfkeleri, gururu yenilginin en büyüğü ile ödüllendirilecek; yok oluşla… Şimdi, şu anda, sonbaharın yok oluş törenlerini, renklerin, kokuların, esintilerin en güzel görsellikleriyle izleme vakti…

 Güven Serin
















Hiç yorum yok: