5 Kasım 2013 Salı

HAYATIN HER ANINI DOYASIYA YAŞA!


Kamera; Güven
Bazen pembe,bazen mavi,bazen yeşil,bazen siyah;
bazen de renklerin başka renklere dönüştüğünü 
görürüz. Siyahı yok sayar,beyazı var ederseniz,
geceyi yok sayıp,gündüzü kabul etmişliğin
garip,kısır törenine girmişsiniz;bütün renklere
saygı ile;nazikçe selam ederek...
HAYATIN HER ANINI DOYASIYA YAŞA!

 Genç kadın yıllardır tabiatın içinde çeşitli tırmanışlar yapmış, tabiat ile arasını insan denen canlının deneyimleriyle hoş tutmuştu. Köpeğiyle çıkmış olduğu doğa gezisi onun için sıradan günlük yürümelerinden birisi gibiydi. Nasıl olduysa bir uçurumun kenarından geçerken ayağı kaydı ve aşağıya uçtu. Omurilik ve bacağında kırıklar yüzünden yerinden kıpırdayamıyordu…

  Köpeği çaresiz; bir kadının yanına, bir de üç kilometre ötede bıraktıkları araçlarının yanına gidip yardım arayışı içinde koşup duruyordu. Geceleri dayanılmaz derece ısı değişikliği neredeyse tecrübeli sporcuyu donduracak aşamaya yaklaşıyordu. Acılar içinde geçen kırk sekiz saat sonucunda kadın köpeğine sesleniyor;

Hadi git lütfen! Git yardım getir!” Köpek, dostu olan kadının çaresizliğini ve yolun sonuna geldiğini anlıyor ve inanılmaz bir şekilde içgüdüleriyle yardım aramaya gidiyor. Buluyor da. Uçurumdan aşağı düşen, yaşam ile ölüm arasında direnen kadın 48 saat sonra kurtarıldı ve acilen ameliyata alındı.

 Bir süre sonra sağlığına kavuşan kadının yaşadığı büyük travma sonucu yaşam adına öğrendiği en önemli şey; “ Hayatın her anının doyasıya yaşanacağı…

 İnsan denen canlı yaşadığı büyük kayıplara, acılara, sarsıntılara çok şey borçlu. Paha biçilmez hayatın, bize ait zamanın her anının bile değerli oluşu ancak büyük sarsıntılarla çıkıyor ortaya. Çok az insan, acı çekmeden, kayıplar vermeden o büyük hissedişi, elindeki muhteşem hazinenin farkına varır. Çoğu, iş işten geçtikten sonra, telafisiz zamanlarda; “ KEŞKE” der… Hiçbir keşke insan denen canlıyı tatmin etmez; sadece buruk bir iç çekiş ve o iç çekişin kokuşmuşluğunu duyarız.

  Her gün büyük çarpışmalar, hatta çırpınışlar yaratıp hayatımızı yaşanmaz hale getiren nice canlı ve nesne ile boğuşup büyük zaman kaybetmek yerine, kendi ölçümüzü, etki alanımızı, yapabileceklerimizi bize sunulan o değerli irade ile değerlendirip, kimsenin sonsuza kadar kalamayacağını, hayatın sonsuz tatminlerle huzura kavuşamayacağını kabul edip, elimizdekilerle en iyi bir şekilde ve asıl büyük kayıpları vermeden bize sunulan nadide eseri; yaşam hakkını, zamana, şartlara takılı kalmadan savunuculuğunu ve öncülüğünü yapmak zor olmamalı…

 İnsan denen canlının kılıktan kılığa girdiğini biliyorum. Yaşam hakkına, kendi seçtiği hatta seçmiş sandığı yaşam yolculuğunda bildik mazeretler ürettiğini de… Size yol gösterenlere, size ricada bulunanlara sırıtıp, arkasından ; “ bu deyyusun tuzu kuru!” dendiğini de…

 Benim sözüm meclisten dışarı dostlar; ne mal, ne mülk, ne unvan… Bu seçeneklerin hepsinin sınırlı hazzı, sınırsız derdi, kederi vardır. Benim seslenişim, bütün bunların üstünde bize verilmiş o muhteşem hayatın fark etme yolunda olanlara; hadi başla artık, demekten öte değildir…

 Güven Serin




2 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Bugün ben, güneşin dayanılmaz hafifliği içinde ve O'na en içten şükranlarımı ileterek erkenden başladım güne. Rutin işlerimden sonra bilgisayarımı açtığımda ilk okuma serüvenime de 'Güven'in yeri' nden başladım. Ve sonra, tıpkı yazıdaki gibi; hayatın farkında, O'nu özümsemiş, duyumsamaları ve düşünceleri ile bir de tüm bunları çok güzel dile getirdiğine inandığım bir dost kalemin pozitif yüklü sinerjisi içinde 'Hayatın her anını doyasıya yaşa' dileklerine yürekten katıldığımı bildirerek 'Merhaba' demek istedim.. Ve ayrıca bu güzel yazı içinde teşekkür ettim..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Merhaba Esin. Güneşe dayanılmaz hafiflik içinde,şükran sunmanın büyük erdemine erişmiş arkadaşım;heyecanını hissederek aynı minneti bildirmenin güneşli keyfi içindeyim.