16 Kasım 2013 Cumartesi

DÖNÜŞÜM


Kamera; Güven Tophane Amire 

DÖNÜŞÜM

  Dönüşüm, Franz Kafka’nın eserinin ismidir. Dönüşüm adlı çalışma, edebiyat üzerine çalışma yapanlara göre; “, “anlatım sanatının gerçek anlamda doruklara ulaştığı bir yapıttır.” Küçük burjuva çevrelerinin tiksindirici aile ilişkilerini, en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş olan akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını dile getirir.”

 Kafka’nın eserindeki başkahraman Gregor Samsa’nın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın dişlisiyken, boyun eğen, kuralların, geleneklerin içinde sessizliğe gömülü yaşarken, değişim geçirdikten sonra böceğe dönüşmesi ve böceklerin yazgısı olan dışlanma ile karşı karşıya gelişini de anlatır.

 Kafka’nın kahramanı Gregor Samsa ve ona benzer yaşamlar, bir böceğe dönüşüm olmasa da, yaşam serüveni içinde değişen, kaybeden, zayıf ve hasta duruma düşen milyonlarca insanın başına gelebilecek, hatta gelen şeyleri edebi bir dille ama gerçeğin esintisini bedenimde hissederek okudum.

 Yazarlar, şairler, ressamlar işte bu yüzden önemlidir; toplumun yitirilen insani değerlerini, makineleşen, ruhunu kaybeden; değişimler karşısında bütün metanetini, merhametini, sevgisini kaybedip, öfkesine, basit günlük çıkarlarına kul-köle olabileceğinin işaretini, senaryolarını anlatırlar.

 Gregor Samsa’nın bir sabah uyanınca her sabah yaptığı gibi telaşla kalkıp işine gidecek trene yetişmek isteyince böcek olduğunu öğrenip gidememesi, böcek haliyle ailesi tarafından dışlanması muhteşem bir geçit töreni gibi beynimde, benimle birlikte şehrimin sokaklarında, caddelerinde, girdiğim marketlerde, spor yaptığım kortlarda, sohbetlerimde; hemen hemen her yerde…

 Girmiş olduğum marketten alış-veriş yaptıktan sonra alışa geldik hızla dışarı çıkma girişimim gerçekleşmedi. Hemen önümde oldukça yaşlı bir kadın da çıkmak için ağır ama ürkek adımlarla ilerleme çabası içindeydi. Marketten caddeye açılan kapının sadece iki basamağı olmasına rağmen yaşlı kadın, kapının girişinde ağır yürüyen bedenini yürümez hale getirdi. Belli ki sağlıklı ve genç bireyler için çok basit olan iki basamak, onun için oldukça zor bir iniş olacaktı.

 Yaşlı kadın korkuyor olmalı! 5-10 saniyelik bekleme süresi onun arkasındakileri sanki birkaç saatlik bekleme sıkıntısına soktu. Hıza alışmış bedenim yaşlı kadının hatırına yavaşlamanın bıkkınlığı içinde ve onu rahatsız etme korkusuyla bende durdum. Yaşlı kadın, iki basamağa ayağını atmamakla ısrar ediyordu. Israrı bir süre sonra anlaşıldı; onu taşıyan ayakları, aşağı ve yukarı çıka bilme gücünü yitirmişti; belki de başından geçen kötü bir hadise yüzünden, artık daha temkinli adımlar için yavaşlamayı öğrenmişti.

 Yaşlı kadın, yoldan geçenlere yönelik seslendi;

    Evladım be bana biraz yardım edebilecek misiniz?

Bu seslenişi duyar duymaz, yaşlı kadının yanında yavaşça sıyrılıp, ilk yüz metreyi en iyi koşan şairin kahramanı gibi kadının yardım isteyen eline elimi uzattım. İki dostun, özlem gideren iki akrabanın birbirine sarılan bedenleri gibi iki elin sımsıkı sarılışı; yaşlı kadının sıcak ruhuna, bakışına inat soğuk eli aklımdan hiç çıkmayan Gregor Samsa’yı, bir sabah dönüşüm yaparak böceğe dönüşen insanı getirdi. Alışa gelmiş yaşam biçimi içinde, yaşamın diğer çığlıklarını görmeden, duymadan, hatta bilmeden yaşama kulaç atarken, derin suların fırtınalı zamanlarda baş başa kalınca, insani bir yalvarışı, yardım isteyişi irdeledim…

 Bazen beş on saniye duraklamak bile bizi ürkütüp, geç kalmışlığın içinde korku ve paniğe yol açıyor. Makinenin büyük çarkı içinde milyarlarca dişliden birisi olmayı, sürekli boyun eğip, itaat etmeyi, mahalle, gelenek, akraba baskılarıyla insan kılığından çıkıp başka dönüşümlere teslim olmayı yaşam haline getirdiğimiz ortadadır. Bütün ahlaki, insani, hukuki değerler bilinirken dahi her gün insanlar ölüyorsa, çocuklar, kadınlar öldürülüyorsa, savaş çığlıkları hiç durmadıysa; söylenecek çok şey yoktur…

 Bende Gregor Samsa’yı, ona ruh veren Kafka’yı bilmenin insani huzuruyla Aşiyan mezarlığında büyük bir sükût içinde sevdiği İstanbul’a, boğaza bakan Attila İlhan’ın İstanbul Ağrısı şirini mırıldanmak istedim;

Sen eğer yine İstanbul’san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa.
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine senin emrindeyim.
Utanmasam
Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildiğin attila ilhan’ı
Zehirleyebilirim.

 Güven Serin  







4 yorum:

Dalgaları Aşmak dedi ki...

Ne yazık ki Kafka'nın Dönüşüm'ü geçerliliğini ve güncelliğini korumaya devam edecek.

Hamiyet Akan dedi ki...

Kimse bu dünyada bu beden içinde aynı kalmayacak elbet her beden yavaşça teslim olacak yaşlılığa ama ne var ki öylesine dönüşüm geçirdiki insan denen varlık unuttu geldiği ve gideceği yolu.

Bilirim o yardım eliyle size dönüp bakan bir yüzün huzurlu, minnettar bakışlarını ve değişmem hiç bir şeye o müthiş anı.

Güven, hep böyle kal..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Günaydın Dalgaları Aşmak;ne yazık ki evet; bütün evetlere rağmen sıra dışı insan,nadide yaşamın bütün ara renklerini ve bütün ara mevsimlerini de aramaya,bulmaya, küçük çığlıklarla kendini ödüllendirmeye devam edecek;böyle buyurdu Zerdüşt:))

GÜVEN SERİN dedi ki...


Günaydın Hamiyet;en zor olan şeydir öğretilerin, deneyimlerin, ve yaşamın içinde o büyük yolculuğa çıkmışlığın içinde hep aynı kalmak; en zor olanı... Bütün değişimleri yaşarken, bir elinde zımpara, bir elinde rende , törpü ve bir elinde şarap; en güzel şey sezgilerle sahip olduğumuz şeydir; bizi her an bir dost gibi kabul eden ve karanlığa rağmen korkmama cesareti veren şey...