27 Ağustos 2013 Salı

YAVRU BAYKUŞLAR BEBEK GİBİ UYUYORLAR


Tüm çocuklar önce bebektir. Bebek olarak alırlar 
sevgiyi de sevgisizliği de. Belki de kaderin belirlendiği
seçeneklerin netleştiği zamanlar o zamanlardır;
merhamet,görgü,iletişim,anlayış,hoşgörü ve büyük
yaratıcının eklediği SEZGİ. 

YAVRU BAYKUŞ BEBEK GİBİ UYUYOR

  Bilim Teknoloji Kitabındaki haberin başlığı tam olarak bu şekildeydi; “ Yavru baykuş bebek gibi uyuyor” Bir de şirin mi şirin iki fotoğraf.

  Oysa bizler baykuşu pustalık çökmüş viran yerlere, lanetlenmiş ötüşürler; kısacası uğursuz bir hayvan olarak tanıdık. Yılanı, baykuşu, çakalı, eşeği hep insanların kendi uydurdukları yorumlara göre niteledik.

 Biraz kurnaz görünen insanları “tilki” ile evimizde yüzyıllardır beslediğimiz kediyi bile “nankörlük” ile suçlamanın asil seslenişlerini yaptık. En güvenilir dost köpeği sayarız değil mi? Çok hazin; o, güvenilir dostların sokaklarda nasıl can çekiştikleri, yaşam mücadeleleri verdikleri büyük çoğunluğun umurunda bile değil.

 Ya at, avrat ve silah üçlemesi için ne diyeceksiniz? Gururla söylediğimiz, bizi geçmişten bugüne bağlayan bir sesleniş değil mi? Peki ne oldu bu üçlü? Avrat’ın ne olduğu veya olmadığı bellidir. Meclisteki kadın sayısından tutun da, küçük yaşta evlendirme kutsallığı ile süslenen çocuk gelinlere, her gün öldürülenlere kadar; can çekişiyorlar.

 At ne oldu acaba? Yarış sahalarında, hipodromlarda iyi kazanç getirdiği için insandan bile daha değerli kılındı. Fakat geri kalanı neredeyse gözlerimizin önünde eziyetlerden en güzel eziyetleri beğeniyorlar. Roman vatandaşlarımızın elindeki atları ancak ölüm kurtarır. Büyük çoğunluğu eziyet çekiyor. Zavallı güzel, zarif hayvanlar…

 Küçük bebekler; yani yavru baykuşlar ne kadar da çok derdin haykırışım olduğunu anlatıyor. Sadece anlatıyor. Çevre duyarlılığı çok eksik ilerliyor. Çünkü daha bebek çağlarımızda bilinçaltına ekilecek büyük sevgi ve öğretiler ile güçlenirse olgunluk yaşlarında inanılmaz güzel görüntüler ve davranışlar çıkıyor ortaya.

 Yavru baykuşların uyurken bebeğe benzemesi, çocukluğumuzda uğursuz baykuş olarak söylenen seslenişlere inanmasam da inanır gibi yanmışlığımızın özrü adına beni daha da duyarlı bir iç çekiş yapmama neden oldu.

 Uyuyan yavru baykuşların bebeğe benzeme haberi şu şekilde devam ediyor;

“ Yumurtadan çıkan baykuş yavruları insan bebekleri gibi aynı motife göre uyuyorlar. Uyuyanların rüya gördükleri ve beyin etkinliğinin uyanıklık halindekine benzediği REM evresi yavru baykuşlarda da tıpkı yeni doğan bebeklerde olduğu gibi ağır basıyor. “

 Yavru baykuşların uyku düzeni bebeklere benzesin veya benzemesin, çok dikkatle baktığınız zaman yavru olarak doğan bütün canlılar, canımız ve cananımız kadar güzeldir. İçimizdeki merhametin, zarafetin, görgünün ve bilimin kırıntıları filiz, ağaç olmuşsa; doğa ve canlılar adına çok şey değişmeye başlıyor demektir.

 Değerli insanlar ve insancıklar; doğa ve diğer canlılar bizlerden çok önce buradaydılar. Asıl ev sahibi onlardır. Büyük apartmanlarla, yepyeni araçlarla övünme hakkınızı alkışlıyorum. Ama insanı insan yapan duyarlılığı da, merhameti de, ilimi de destekleyin; yoksa hiçliğin içinde hiç olurken kimse olmayacaktır yanımızda.

 Hep kurtarıcı bekleriz; yüksek kubbenin yükseklerinden. Bertolt Brecht ne güzel demiş;

 “ Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere!”

Güven Serin




  

Hiç yorum yok: