15 Temmuz 2013 Pazartesi

BİR SES


Kamera; Güven  Sabancı Müzesi  

Görkem,güzellik ve yeşillik...

BİR SES

  Yedi günün yedi gecesi, üst üste aynı rüya ve aynı ses;

Üzülme evlat! Bırak istediklerini yapsınlar… 150 yıllık topraklarımızı, yerimizi, yurdumuzu talan etsinler. Biz kötülük ekmedik; iyilik ektik biz…

  Onlar, yitik dünyalara ait haydutlar, onlar tüm zamanların lanetiyle kutsandılar. Üzülme evlat! Sen üzülme, biz kötülük değil iyilik ektik…”

  Olağanüstü hikâyeler, olağanüstü inanmışlık ile ortaya çıkarlar. Olağan dışılığın hüküm sürdüğü, gözyaşlarının, yürek acılarının, insan onurlarının yok sayıldığı zamanlarda…

  Yedi günün yedi gecesi, o ses tekrarladı durdu kendini. Sonsuzluğun sonlu dünyevi oyununda, et ve kandan ve kemikten oluşmuş bedenimi ürpertircesine haberdar etti iyiliğin var olacak tohumlarından…

 Kurtarıcı, bir çağırmışlık içinde teskin edici tınısı, yeryüzünün gizemli inançlarının içinden çıkıvermiş bir ses; insanın bitap düştüğü, insanlık yürüyüşünden yorulup tam da bir kenara çekileceği vakit; evrenin iç içe geçmiş milyonlarca kapısından birisi açılmış ve o kapının içinden tanıdık bir ses; dedemizin, ninemizin insancıl, merhamet yüklü sesi…

  Biz kötülük ekmedik evlat; biz iyilik ektik; bırak haydutlar, tüm zamanların lanetiyle kendi sonlarını bir kez daha tekrarlasınlar; milyon kez tekrarladıkları gibi…

  Artık insanlar batışlarına eskisi ağıt yakmıyorlar. Batışlarını eskisi gibi gururun arkasına sığınıp saklamıyorlar da. Çiftçinin malı, mülkü neredeyse büyük çoğunluğunun bankaların eline geçti ve geçmek üzere. Emekli denen canlı zaten yeryüzünde yok sayılır hale gelmiş; kira, elektrik ve doğal gaza yetmeyecek parası sayesinde gerçekten de emekliyor…

 Taşeron mantığını yücelten bu iktidar; taşeronun işçilerimizi nasıl da esir kamplarının çaresiz ve bitkin yüzlü insanlarına çevirdiğini anlamak için o işçilerin soluk yüzlerine iyi bakın.

 Kıyısından döndüğümüz kıyametin, büyük tufanın insan neslini, hayvan neslini koruyacak direnişçileri, büyük gençlik korosu ve yolcuları; ilahi bir çağrının, bin yıllık türkünün ve insanın yüce hatırına her akşam sokaklarda, caddelerde…

 Yine o ses çınlıyor kulaklarımda;

“ Sen üzülme evlat; biz kötülük ekmedik. Biz iyilik ektik…” Şimdi, bütün iyilik ekenler, suskunlar, bitkin duruma düşmüş olup da nefes almaya devam edenler; her insanın yapacağı, kırmadan dökmeden kendi varlığı ile bir damladan bir dereye, ırmağa dönüşeceği gün gibi ortadadır.

 Artık, birisi bizim için su, ekmek taşımayacak. Birisi bizim için ülkemizi, topraklarımızı, malımızı, mülkümüzü, canımızı kurtarmayacak. Çünkü yok etme, alt etme, hilebazlık üzerine kurulan kapitalist dünyanın çaresizliğe, bitmiş insanlara tahammülü yoktur.

 Öyleyse, çarenin siz, biz olduğunu, bitkinliğin insan denen canlıya yakışmayacağını bilip; sürü olmadığınızı, yüce yaratıcının aklını ve ruhunu taşımanın haykırışını yapın; lütfen yapın; yoksa bu solgunluk, bu korkunç gidişat; bütün gelecek neslimizin sonu, esareti olacak…

 Güven Serin

Hiç yorum yok: