5 Mart 2013 Salı

TÜRK DÜNYASI


Kamera; Güven  İ.Ü. Avrasya Enstitüsü 



TÜRK DÜNYASI

  Cumartesi günü İstanbul Üniversitesinin Avrasya Enstitüsü çok önemli bir tarihçiyi ağırladı. İlber Ortaylı, Türk Dünyası ile ilgili konuşmalarında bilginin önemini anlatırken, bilgisizliğimizin boşluğu içinde neredeyse kaybolur gibi oldum. Bilgi, insanın büyük kavgasını en anlamlı, onurlu bir hale sokan en güzel donanımdır. En kanlı, en vahşet dolu savaşlar bile bilgi, görgü sayesinde merhametin saygınlığıyla karşı karşıya kalır.

  Bilgisizliğimiz o kadar büyük bir çöle döndü ki, altımızda yatan hazineleri her geçen gün derinlere armağan ediyoruz. Yeryüzünün yeşilini, sularını, renklerini, telafisi olmayan seslerini yok ederken bile, neden yok ettiğimizi bilemeden büyük bir gafletin içine düşüyoruz.

  Yakın zaman önce, bazılarımızın öve öve bitiremediği Menderes Dönemini merhamet ve vicdan ile anmaya devam edelim. Asılmasını, bir hiç uğruna idam edilmesini sabahlara kadar lanetleyelim; evet! Ama İlber Ortaylının da söylediği gibi; “ Adnan Menderes, iyi, hoş, yenilikçi bir adamcağızdı ama cahildi! Yol yapacağız diye yıkılan büyür tarihi eserlerin var oldukları zamanı biliyorum. Şimdi istesek de onları yerine koyamayız. Niçin yıktık? Yol yapacağız diye! Ne büyük bir gaflet…”

 Ya şimdi; yol yapıyoruz diye al takke ve külah, dostluklarıyla iş bilmez bazı yöneticiler, cahil taşeronları sahneye davet ettik. Onlara yol yap dedik. Yaptılar mı peki? Evet, yamalı bohçaya dönmüş, düzeltmekle bir türlü düzelmeyecek yollar yapıldı şükür (!) …

  Bir taraftan Osmanlıyı, bir taraftan Cumhuriyet Dönemini yücelten veya yerin dibine sokan insan toplulukları; hiçbir şekilde bilgi ile donatılmamış, kinin, nefretin ve aymazlığın şeytan üçgenine kurban gitmiş zavallı insancıklar…

 “Osmanlı tarihi ister kalemle, ister fırçayla, ya da şimdiki zamanda sinemayla olsun; bilgisiz ve safdil adamların amiyane yorumlarıyla doludur.” Diyor İlber Ortaylı. Ya şimdiki zaman; onunda aynı olduğunu söylüyor. Bizim tanıklık ettiğimiz, kendimizin de gafil avlandığımız bu zamanlarda; yüzyılların içinden süzülerek gelen dilimizi, tarihimizi ve folklorumuzu nasıl katlettiğimiz ortadadır. Hiç kimse kendi kendini yok eden bir canlıyı zorla kurtarmaz. En iyi, en güçlü kurtarıcı yine biz olacağız; olmak zorundayız; yoksa tarihin yıkık, yok olmuş uygarlıklarının büyük çöplüğüne ağır ağır ve belki de ansızın gidi veririz…

  İstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsü tıklım tıklım doluydu. Konuşmacı İlber Ortaylı, gezip görmüşlüğünün,  insanca yol göstericiliğine en mütevazı ve en esprili hali ile gelmişti.

  Bilgi için hiçbir mazeretin hükmü geçmez. İmkan ve istek inanma ile birleşince, koşarcasına gittiğim Enstitü Binasından büyük utanma ile çıktım. Donanımım eksik ve bu eksikliği hiçbir gururu yüceltmeden, hiçbir kabalığa şans vermeden söyleyen kişi İlber Ortaylı oldu;

İş bilmeyen adamların her şeyi biliyormuş gibi tavırları vardır. Bu çok tehlikeli bir durumdur. “, “ Entelektüel, üzerine vazife olmayan şeyleri bilmek isteyen kişidir. İnsan bazı şeyleri bilmek zorundadır.”

 Bilgi, öğrenme şüphesiz sancılı ve kolay değildir. Bilgilendikten sonra kuvvetli bir vicdan da varsa; gelmiş geçmiş bütün canlılar adına en büyük acıyı da bilgi sahibi çeker. Bilgiye ulaşmak isteyen, bu acıları, bu duyarlı büyük çuvaldızları önceden kabul etmek zorundadır…

İlber Ortaylı can çekişen Türkçe anlayışımıza yine can evimizden duyurarak sesleniyor;

Topkapı Sarayı çok önemli bir yerdir. Topkapı Sarayının müdürü, İstanbul Türkçesi konuşacak. Çok iyi yabancı dil bilecek ve oranın memuru olacak.”

  Avrasya Enstitüsü konuşmalarından çıkan sonuç; “Kendi dilini, dinini, tarihini, folklorunu öğrenmek ayıp değildir. Bunu Macar böyle yapıyor. Ukraynalı, Polonyalı böyle yapıyor. Kendi dilini, kültürünü en iyi şekilde öğretiyor. Türkiye’de azınlıkların da eğitimi hiç de iyi değil. Bir mozaik lafı ediyorlar ama oradan buradan duyduklarıyla konuşup, kültürden söz ediyorlar. Bir kültürün olacak ki bana mozaikten bahsedeceksin. Aynı kadrolar milli eğitime de sızmışlar ve eğitimimiz büyük yara almıştır. 

  Türkler, hiçbir zaman Orta Asya’dan, Türk Dünyasından kopmamalı, kopamaz. Bu benim temennimdir.”


 Hiçbir ulus başka milletlere beslediği ilgiyi, kendi geçmişini kötüleyerek, yok sayarak yücelemez ve o yücelttiği ulus tarafından bile saygın bir kürsüye çıkartılamaz. O yüzden, hangi inancın içinde olursak olalım, nasıl yaşarsak yaşayalım; geçmişimizi, dilimizi, folklorumuzu çok iyi bilmek zorundayız. Sen tutucu, sen laik, sen cahil, sen şöyle-böyle diyerek, hiçbirimiz erdemli, huzurlu bir milletin yaşam alanlarını oluşturamayız. Öğrenmek zorundayız; hakikatleri, güzellikleri, bize ve başkalarına ait olan kültürleri merak edip sorgulamak zorundayız.

 İlber Ortaylı gibi yüksek bir değerin en büyük acısı Anadolu’dan iki yüz bin Türkü başka bir dine sahip diye, başka bir millet diye Yunanistan'a yollamamız üzerine ortaya çıktı. Öyle bir haykırış, iç çekişti ki, bunu hissetmemek, anlamamak büyük bir vicdan yoksunluğundan başka bir şey olamaz.

 Öyle veya böyle; kimini din, kimini milliyet, kimini başka soylu çıkarlardan kaçırmış, yok etmişiz; yok oluşların yerine hangi vicdan merhemlerini, kültürleri koyabildik acaba? 

 Güven Serin




  

6 yorum:

Momentos dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

İlber Hoca'yı dinlemek çok büyük bir şans Güven. Topkapı Sarayı için yapmaya çalıştıkları ve çabaları yeterli anlaşılamamış ve orası için büyük kayıp olmuştur. Bizler hep böylesine değerlerin kıymetini sonradan anlarız. Bırakmayız üstat üstatlığının gereğini yapsın yerine getirsin; kim adına ? birileri der ki devir benim devrim ;hep bana!, hep bana!
Olmuyor,olmuyor..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Günaydın Sezer. Benimde korkum odur; yoksa bütün debelenmenin gösterisi,cahillik kültürüne saplanmış olmamızın büyük gösterisi midir?

GÜVEN SERİN dedi ki...


Hoş geldin Zühre; günaydın. İlber Hoca bir eser; esere dönüşmüş canlılara iyi bakmalı, iyi kulak vermeli; her ne kadar kulaklarımız duymaz, gözlerimiz görmez olmuşsa da, soylu insanlığa son nefesten önce doğru bilgileri sunmak da ayrı bir dönüşüm-kavuşum olmalı.

Esin Bozdemir dedi ki...

Bu kadar önemli bir tarihçimizin konuşmasında bulunmuş olman ve burada bizlerle paylaşman ne kadar anlamlı olmuş sevgili Güven.İlber Hoca'nın Topkapı Sarayı için verdiği mücadele takdire şayandır. Ve İlber Hoca'nın insanlığa bıraktığı eserleri, öğretileri..aydınlanmamız adına büyük bir değerdir.Ve Türk Milleti için büyük bir şanstır.

Sayfanda İlber Hoca'nın sözlerine yer verdiğin için çok teşekkür ederim sevgili Güven...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Günaydın Esmir. Duyarlılığına ben teşekkür ederim; büyük değerleri, üretken cesur insanları, ölmemişken bilmek ve onları insanca,yürekçe alkışlamak çok özel bir şey.