21 Şubat 2013 Perşembe

KUDRET


Kamera; Güven  



KUDRET

  Günün çeşitli saatlerinde olmak üzere, özellikle sabah saatlerinde bir ses yankılanıyor sokağımızın arka bahçesinde; “Kudret” diye. Bir kadın sesi, öyle ihtişamlı, öyle güçlü sesleniyor ki, seslendiği Kudret isimli canlının onu duymaması mümkün değil.

  Çok uzun zamandır bu sesi ve Kudret’i merak ediyorum. Sesi aramak için bahçenin olduğu balkona gittiğimde ne Kudret diye çağrılan canlı, ne de ona seslenen kadın var ortada. Hangi binadan, hangi yönden sesleniyor onu da bilmiyorum. Bahçelerin olduğu yerde, birkaç kez seslenen güçlü bir ses; Kudret geliyor olmalı ki, birkaç seslenişten sonra ses kesiliyor ve büyük sükûnet yeniden Kumrulara kalıyor.

 Günler, haftalar ve aylar Kudret’i merak etmekle geçti. Kimdi bu Kudret? İn mi, cin mi? Bir çocuk, bir köpek, yoksa bir kedi miydi?

  Kudret ismi, güç demek; bu güce inanmış kadın, günün sabah saatlerinde Kudret'e  güçlü, güce yakışır sesiyle seslendi durdu. O seslendikçe ben yattığım yerden fırlayıp dışarı çıkıncaya kadar, bir masalın içindeki periler gibi kayboldular; sanki Kudret ismi çağrılmamış, o kudretli kadının sesi bahçenin olduğu yerde karga seslerinin bile üzerine çıkmamıştı.

 Kudret’i düşüne düşüne geçen hayatım, en sonunda Kudret’i göreceğim güne kadar geldi. Nihayet Kudret’i tanıma şansına kavuştum. Meğersem Kudret bir kediymiş. Ama öyle sıradan bir kedi değil, gerçekten de ismine yakışır bir kedi. Hatta ona kedi demek bile yanlış, o bir leopar, o bir çita; bilinen kedilerden çok öte, besili, güçlü ve iri. Kudret’in kafa yapısı da oldukça farklı; ona bakan, ister istemez saygı gösterir; sanki antik zamanların kudretli gladyatörü gibi.

  Meğersem Kudret, ismi gibi gücün temsilcisi, kedi kılığında bir aslanmış da haberim yokmuş. Kudret ile ilk tanıştığımda, yani onu ilk görme şansını yakaladığım gün, yine beslenme saatiydi. Kudret'e yakışır bir şekilde seslenen kadın, evinin balkonundan altta bulunan viran evin kiremitlere et ve kemik parçaları atmış. Kudret’le birlikte beş altı kedi daha var. Diğer kediler muhtemelen Kudret’in haremi ve çocuklarıydı. Çünkü hepsi o büyük gücün çok yakınında ve ondan arta kalanlarla büyük bir minnet duygusu gösterisi içindeydiler.

  Kudret’i olağanüstü bir manzara izler gibi izledim. Çalımını, o büyük alımlı dolaşımını, ondan izinsiz bir şeyler yapmak isteyen kedilere haddini bildiren pati vuruşlarını, yuvarlak başını, güçlü çenesini, besili sırtını, kül rengi tüylerini, beyaz ağırlıklı güçlü ayaklarını, kahraman bir savaşçıyı izler gibi izledim; demek Kudret bir kedi, yok, bir aslan parçasıymış…

  Biliyorum, ilerleyen zaman Kudreti de eskitecek, güçten kuvvetten düşürecek. Ama o zamana ilerleyen Kudret, son ana kadar gücünü, kuvvetini göstermeye çalışacak. Bu hep böyle olmuştur. Güçlü, kuvvetli, hiç yenilmez, hiç aldanmaz, hiç kaybetmez insanlar arasında da böyledir; son ana kadar büyük gösteriyi, büyük çalımı tanrısal bir gösteri içinde yapmak isterler; sanki zaman onları hiç eskitmeyecek gibi, sanki sonsuza adanmış ölümsüz bir beden taşıyorlarmış gibi etraflarına yüksek duygularla bakarlar.

 Kudret'e, o muhteşem hayvana bakarken, kudretin, büyük gücün karşısında derin saygıyı ve bir o kadar büyük gücün, en büyük zarafeti, adaleti de anlamasıyla gücün daha bir güç olacağını irdeledim; güç, ihtişam iyidir, hoştur ama aynı zamanda sarhoş edicidir; paylaşılırsa, gücün, güçsüzlüğü, yokluğu da anlaşılır ve bunlara yatırım yapılırsa, eskimenin de, güç ve takatten düşmenin de kendi yaşam kültürü oluşur, diye düşünmeden edemedim…

 Balkona çıkmış güçlü bir siyasetçi gibi büyük gücü tanımanın büyük sevinciyle Kudret'e son kez baktım; tartışılmasız o bölgenin, bahçenin, sokağın, hatta mahallenin lideri oydu. Ta ki, onu taşıyan güçlü ayaklar, parlak postu, bakımlı bedeni pes edene kadar.

    Güven Serin


Hiç yorum yok: