30 Ekim 2012 Salı

HINKIRMA


Kamera; Güven    İSTANBUL

Mimari ruhun temizlenmesine katkı sağlarken,
hınkırma bedenin temizliğine katkı sağlar.

Kamera; Güven  Yeniköy
Panayia Kilisesi-Rum Vakfı 1837

Dini mekanlar da ruhun ve aynı zamanda
bedenlerin temizlenmesine katkı yapıldığı
yerler olarak amaçlanmıştır. Ama insanın
insanlık yolundaki büyük çekişmeleri ve
büyük kurnazlıkları bu temizliği kuşkuya
düşürmüştür.
Bendeniz nazikçe bütün dini mekanlara el
sallıyorum. Ama en büyük dini mekan; evrene
onun önünde eğildiğimi söylemeyi büyük
insanlık vazifem olarak görüyorum.

                             HINKIRMA

  Şimdi bu hınkırma da nereden çıktı, nedir bu diyenlerin merakını fazla bekletmeden böyle bir sözcüğün Türkçede olmadığını söyleyerek söze giriyorum. Hınkırma hani bildiğimiz hınkırma işte! Burnumuzu temizlerken hınk diye bir sez çıkarırız ya işte odur bu hınkırmanın anlatmak istediği; yani burun temizliği…

  Burun ve ağız temizliği üzerine ne kadar yazsak, konuşsak ve “ah” çeksek azdır. Çünkü sokak ve caddelerdeki ağız ve burun temizliğinin gösterilerini kısacası soylu pisliklerini görmemiz kaçınılmaz bir gerçektir.

  Her kez söyler; “eğitim ilk kez ailede başlar” diye. Ama her ne sebepten dolayı bu başlaması gereken eğitimin büyük temizliği bir türlü başlamaz. Laf açılınca dünyanın en temiz milleti olma yolunda büyük kahramanlık destanları yazsak da lafın gerçeğini sokaklarımıza, kaldırımlarımıza ve bahçelerimize bakarak görebiliriz. İçler açısı pisliğin büyük ormanları çoğalmaya devam ediyor. Toz-toprak bir yana, kendi tepişmemizin, kendi temizliğimizi yapıyoruz derken çevremize verdiğimiz kötülüğün farkına varmamışlığının büyük cehaletini anlamadım; anlayamayacağım da.

  Söz temizlikten-temizlenmeden açılmışken bu hınkırma; yani büyük burun temizliği, aynı zamanda iç temizliği, iç huzurdan söz etmenin huzuru içindeyim. Burun akmasına, temizliğine gösterdiğim titizliği küçük beyaz mendillerle destekliyorum. Hangi cebime el atsanız muhakkak bir mendil bulabilirsiniz. Artık ceplerden öteye, dolaplarda, çekmecelerde mendiller gizliyorum. Çünkü yaşayan, soluk alıp veren insanın burnu da yaşama büyük katkı sağlıyor. Koku olmadan öte solunumumuzu destekliyor. Burun kılları sayesinde zararlı maddeler de burnumuzun içinde hapsediliyor.

  İnsan denen canlı, kalbiyle de, beyniyle de, burnuyla da bir mucizedir. Beyni ile icatlar, çözümler, faydalar yaratıp insanlığa armağan ederken aynı beynin büyük felaketlere büyük planlar hazırladığı, büyük bombalar da yaptığı ortadadır.

  Köpeğini incitmekten korkan, köpeği için kılı kırk yaran avcının öldürdüğü fil ve gergedanın veya geyiğin yanı başına geçip fotoğraf çektirip gülümsemesi de insan denen canlının bir başka mucizesidir.

  Bu yaşa geldim hınkırma işini; yani burun temizliğini sadece mendil ile yapılır zannederdim. Üstelik mendil ile silinmeyi bir marifet, bir meziyet görür, diğer insanlardan mümkün mertebe öteye gider, güya insanlık vazifesi yapıyor sanırdım. Meğer kazın ayağı öyle değilmiş… Lakin zararın neresinden dönersen kardır felsefesi ile yeni öğrendiğim hınkırma-burun temizleme işine şaştım kaldım.

  Plajda karşılaştığım ve faydalı sohbetini imrenerek dinlediğim hınkırma ustası arkadaşa minnet duygularımı büyük bir şükranla sunuyorum. Ne kadar mendil kullanırsam kullanayım burun akıntım, yani temizliğim tam anlamıyla bir türlü gerçekleşmezdi. Hınkırma ustası arkadaşım; “bu ne iştir?” deyince şaştım. Hangi iş? Diye sorduğumda, niye sürekli burnunu mendil ile siliyorsun? Bak, sile sile burnunun derileri soyulmuş, uyarısı ile karşılaştım. Gerçekten de öyle. Peki, ne yapayım, deyince; HINKIRACAKSIN! Demez mi?

  Nasıl, deyince; önceden hazırladığı tuzlu suyu avucuna döküp burnuna çekti. İnanılmaz bir hınkırma ile burnunu bir güzel temizledi. Bu işlemi üç kez yaptı. Arkasından bana da tekrarlattı.

  Görünen köy kılavuz istemiyor. Burun günlük hınkırmasını; yani temizliğini esaslı bir şekilde yaptığı zaman tüm gün yardım istemiyor. Bir hınkırmayı, burun temizliğini bile korkarak, titizlenerek tabulaştırmanın içinde yaşadığımızı anlatmama gerek bile yok. Ya, temizlik adı altında yolları, kaldırımları kirletiyor, büyük pişkinliğin kör gözlü misafirlerini oynuyoruz; ya da ayıp olur mantığı ile beyaz mendile sarılıp burnumuzu kızartana kadar siliyoruz.

  Gördüm, izledim ve denedim ki burun temizliği lavaboda hınkırarak yapılır. Ayıracağımız on saniye neredeyse tüm günümüzü, soluk alış verişimizi, diğer insanlarla sohbetlerimizi etkileyecek derece fayda sağlayıcı. Üç avuç tuzlu suyun hınkırması belki de yepyeni temizlik anlayışımızın başlangıcı olacaktır; denemeye değer…


 Güven Serin 





Hiç yorum yok: