22 Ağustos 2012 Çarşamba

BAYRAM DEDİKLERİ


Kamera; Güven  Kıyı Köy-Kırklareli

İnsanın nazik eli doğanın doğallığına
dokunmadığı zaman tabiat da kendi
bayramını yaşıyor; coşuyor,çocukça
heyecanlanıp hayaller kuruyor.

BAYRAM DEDİKLERİ

  Adına ister Şeker, Ramazan, Kurban Bayramı, ister başka bir isim verin; eğer ki bayramı bayram yapan coşkuyu, neşeyi, sevgiyi, özlemi yitirmişse adı bayram olsa da kendi bayram değildir artık.

  Bayramlar da toplumlar gibi değişime mecburdur. Belli kalıbı sıkıştırılmış bayramlar, belediyeler, özel kuruluşlar, dernekler, vakıflar ve devlet tarafından faydaya, huzura, eğlenceye dönük destek görmediği sürece halkın kıyımına uğrarlar. İşte bir bayram daha geride kaldı. Anılarla, hatıralarla, yolda yaşanan trafik çileleriyle geride kaldı. Bir sürü fotoğraflar çekildi, insanlar ziyaret edildi. Hatırlanacak anlar, neşeden çok hüzün, coşkudan çok burukluk.

  Neden acaba? Toplumların değişen iç coşkuları yarım yamalak uygulanan hükümet programları, kırılan, dökülenleri tamir edecek terzilerin; psikologların yeterli sayıda olmayışı, teknolojik değişimin muhteşem kapital hareketleriyle birlikte bireysel yaşam ve o bireysellikten tat almak, topluluğun güzel birleşimlerini, kucaklaşmalarını, sunulan bayram tatlılarını, hoş sohbetlerini şimdilik bir kenara itti.

  Benim bildiğim insan, insanlığı neşelendirmek için en hakiki hüzünlerden bile güzel şeyler çıkarır ortaya. Ama ne hazindir ki savaş ve göç sanatlarını, halı ve çömlek sanatlarını yücelten atalarımız yerleşik düzenlerin şehircilik sanatını çıkaramamış ortaya. Güzel bayramlar çıkarmış ama bayramları güncelleyen, koruyan yeterli sayıda kurum-kuruluş çıkmamış… Hâlbuki gelişen teknoloji insanın emrinde olduğu kadar, bayramların da emrindedir. Bayramlara katılacak çeşitli katkılar, eğlenceler sayesinde en hakiki hüzünler bile geçici olarak saf dışı kalır.

  Şimdi sormak lazım; gittiğiniz gördüğünüzü, uğradığınız yerde kaç insanın yüzü gülüyor, gönlü bayram telaşı içindeydi. Hoş geldin karşılamalarının kaçı gerçekten de doğal gülümsemeler içindeydi? Sorarım?  

  Şeker ve Ramazan Bayramlarını, Kurtuluş Savaşımızı, Cumhuriyet Bayramını sadece tatil olarak tatil düşüncesine indiren ve uzaklara seyahat ile bütünleştiren felsefelerin, uygulayıcıların artması yine soylu sermayenin güzel yüzü adınadır.

  Bayram deyince sevgiyi, eğlenceyi, coşkuyu ve barışı göremiyorsam, gittiğim her yerde burukluk, kırgınlık; kendi aile içinde bile birbirine küsmüş insanların haklı sebeplerini dinliyorsam o bayram, bayram olmaktan çıkmıştır artık. Güzel bir gösteri de değildir. Kötü bir rol yapma, çirkin bir sanattır artık.

  Nerede O Eski Bayramlar! Sözcüklerine, eskinin nurlu yüzlerine sığınmayın sakın. Hiçbir şey ne eksik ne fazladır. Ne eskinin şartları bugün, ne de bugünün şartları eski gibidir. Eskiyi yaşatmak, tarih ile anılar ile hatıralar ile toplum ile barışık olmaktır. Yeniliği eskinin dostluğuna yöneltmektir de aynı zamanda. Ama eski ile yanıp tutuşurken, yeniye hiçbir katkı yapmazken, kendi sokağını pislik içinde tutarken; eskinin güler yüzlü bayramlarına özlem duymanız gerçek bir budalalıktan ibarettir.

  Bıkmadan söyleyeceğim ve yazacağım; dünya ormanlarını, denizlerini, dağlarını düşünmek güzel! Ama kendi şehrinde bir tek ağaç dikmek ondan daha güzel! Kendi şehrinin dağını, yaylasını korumak onlardan da güzel!

  Dünya barışını istemek, dünyaya evrensel sevgi ile bakmak güzel! Ama kendi akrabaların ile barışık olmak, kendi apartman ve sitende sevilmek ve sayılmak; sevilirken saymayı da öğrenmek daha da güzel.

  Hürriyet Mahallesine yeni taşınmış Doktor Serdar şunu da yaz dedi;

  “Hadi Yavuz Mahallesinde, Ertuğrul Mahallesinde park, bahçe ve büyük meydanlar yapılmadı. Ama yeni kurulan bu mahallelerin meydanı, büyük parkları niye yok? Beton yığınları arasına sıkışmış insanların birbiri ile sosyalleşmesi, birbirine sevgi ve saygı göstermesi mümkün mü? Bunları da yaz kardeşim!”

  İnsan düşünmeyi, dinlemeyi görsün; yazılacak o kadar çok şey var ki! İşte, sadece betona, karayollarına, bireyselciliğin çift çeker araçlarına yatırım yaparsanız eski bayramları da, komşulukları da ararsınız. Hani toplu taşıma nerede? Denizin karşısındaki yerleşim yerlerinden haberimiz bile yok. Ulaşım rezaleti bayramların en hakiki unutulmaz çirkinlikleri değil midir?

  Bayram dedikleri şeyler,  toplumların kendi kendilerine katlettiği güzelliklerdir. Eskiler ile avunmak yerine yenilenmenin, değişimin ve de ahmaklığı bırakıp, bizi nerede kandırdıklarının bayramını yaşasak ya!

  Bayram dedikleri şey; BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.


 Güven Serin


Hiç yorum yok: