21 Mayıs 2012 Pazartesi

GÜNAYDIN SABAH

Kamera; Güven   Tekirdağ

Günaydın yeşilin vazgeçilmez ağaçları.
Günaydın taşın gizemli yaşlı mekanları.
Günaydın,gün ile geceye ayıramayan
geceyi karanlığa, günü şamatala teslim
eden erdemli insanlar; size de günaydın.
Günaydın; sevmeyi büyük bir serüven,
ince bir sanat, evrensel bir müzik
olarak gören güzel insanlar, size de
günaydın...
Dostluğu içselleştirenler, mevsimleri
hava şartlarını mazeret olarak
ileri sürmeyenler; size de günaydın.


GÜNAYDIN SABAH



 Siz güne nasıl başlarsınız bilmem. Güne adım atarken hangi sokakları, caddeleri kullanırsınız onu da bilemem. Bugün güne gün içindekilere dokunarak ama sessizce dokunarak başlamak istedim.

 İlkönce “günaydın sabah” dedim, alışıldık seslenişi yapmadan “günaydın sabah” Siz sanırsınız ki sessiz günaydın deyişime sabah bir şey söylemedi. Siz öyle sanın! Sabahın fısıltıyı önce yele, sonra rüzgâra dönüştürmesini görmeliydiniz. Rüzgârın döngü içindeki oyunlarını en iyi kavak ağacında duyabilir ve görebilirsiniz.

 Kavak ağacının hışırtıları rüzgârın esintisini Latin müziği çılgınlığına çevirmişçesine bir oyana, bir buyana sallıyordu yeşil yapraklarını. Çamların umurunda bile değildi rüzgârın varlığı; ne rüzgârlar gördük biz, dercesine rüzgârı yel algısı içinde gururlu bir yaşlı edası ile dik tutuyorlardı başlarını.

 Günaydın sabah, sırtımdaki ceketi önemseten hatta önündeki iki düğmeyi ilikleten rüzgâr sana da günaydın. Vilayetin önündeki dut ağaçları, temizlik işçilerine büyük uğraş yaratsanız da varlığınız, meyveleriniz, ipeğe dönüşen yapraklarınız, koyu gölgeniz, sığırcık kuşlarını besleyişiniz hatırına günaydın…

 Günaydın arkadaşım, dostum, sevgilim, aşkım, nur topacım, evren bakışlım, gezegen üreyişlim, yıldız mesafelim, güneş yakıcılığım günaydın sizlere.

 Dedim ya bu sabah ki günaydın seslenişimi geri bildirimsiz yani sessiz-sedasız yapacağım diye. Her sabah yürüdüğüm altı dakikada işyerine geldiğim sokaklara caddelere uğramadan günaydın dedim. Önce büyük ve gösterişli binası olan Vilayetin önünden süzüldüm, büyük insanlık kusuru olan Belediye binasının yanından geçtim. Sinan’ın eseri Rüstem Paşa Camiine de en sessizinden, önüm ilikli ve hafif eğilerek günaydın dedim.

 Taş merdivenler çamların eğimiyle aşağıya, aşağılara indirdi beni. Bağrı deşilen, adına şelale, su akıntısı denen garip mimari ve mühendislik yarayı da görerek günaydın dedim taş merdivenlerin yanındaki taş dükkânlara. İlyas Bey’in sessiz-sedasız işyerlerinin ahşap sandalyelerine de bir günaydın. Eğrelti bir yapı gibi bulunduğu yere yakışmayan, ama bizlere sıcak bir ev sahipliği yapan öğretmen evine de kocaman bir günaydını en sessizinden yaptım.

 Ali’nin Lokantası ve diğer lokantalara, insanların geçişini engelleyen taksilere, taksicilere, yayılmaktan, işgalden sözüm ona büyümekten büyük zevk alan esnaf Ali’ye de günaydın… Ahşaba, taş yapılara, zaman zaman yeşili göstermeyen trafik ışıklarına, ışıkları geçince günlük nafakayı bekleyen simit satıcısına, beden ve ruh sağlığına önem veren sabah yürüyüşçülerine de günaydın sabahın güzel hatırına günaydın…

 Belediyeciliği, yöneticiliği fotoğraf çektirmek gören, insana, insan olmaya üsten bakan bütün soylu yöneticilere, soğuk bakışlı bürokratlara, robota dönüşmüş memurlara, hâla insan kalmaya çalışan memur ve işçilere de günaydın… Çiftçinin yanındayız, bizler çiftçi dostuyuz, diye diye çiftçiyi bitiren siyasetçilere, küçük esnafı yerle bir etmelerine seyirci kalan oda ve dernek yöneticilerine de günaydın… Günaydın sabahın hatırına günaydın…

 Geri bildirimsiz günaydın, geri bildirim beklemeden yapılan yardımlar kadar anlamlıdır. Geri bildirime gebe kalmamış yaşam felsefeleri, beden duruşları; ruh süzülüşleri gibi oldukça güzeldir… Yaradılışından ötürüdür insanın geri bildirimleri beklemesi; iyiyi güzeli yeterince arayıp bulamayışındandır, alkışa, sevgiye muhtaçlığı. Kurnazlığı, hileyi, düzenbazlığı kovaladığı kadar sevgiyi, aşkı, sanatı kovalasaydı insan; bir ömrün yarısı bile yeterdi doymak bilmeyen bütün açlıklara. Sonraki kalan ömrünü insanlık sınırlarını zorlayan günaydınlara; sessiz seslenişlere, evrenin büyük sesini, kokusunu duymaya ayırır, esas eğlencenin sınırsızlığını sınırlı olan dünya kuşatmalarından çıkarak yapardı.

 Günaydın Sabah; günaydın geri bildirimi beklemeden günaydınlar size… Âşıklar merdiveni ağır ağır ama sporcu coşkusu, edebiyatçı heyecanı içinde çıktım. Çocukluğumuzda ahşaptı gıcırtılar içinde çıkardım âşıklar merdivenlerinden. Şimdi taş; insan eliyle yapılmış yapay taşlarına basarak gıcırtılar işitmeden çıktım. Duvarlara onlarca yazı karalanmış. Bir şey anlatmak istemiş sıra dışı düşündüğünü sanan genç insanlar. Özellikle de sevdikleri kızların isimlerini yazmışlar karalanmış duvarların renkli karalıkları içine.

 Öğrencilik yıllarımızda ahşap sıralara da böyle yazılar görürdük; hoşlandıkları kızların isimleri ahşaba, taşa, ağaca kazırlardı genç âşıklar. Hoşlanmadıklarını insanlara ise hokkalı küfürleri tuvaletlerin beyaz duvarlarına soylu küfürlerle yazardı yazıya âşık olduğunu sanan biçare âşıklar…

 Onlara da günaydın; gönülden gönül’e akamamanın, köprü kuramamanın burukluğu içinde olsalar da geri bildirimsiz kocaman bir günaydın…


  Güven Serin

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Günaydın..Geri bildirimsiz günaydın:))

GÜVEN SERİN dedi ki...

Günaydın Ege; günün aydın olsun. :))

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sabah için "Günaydınlar", gün eksilmesin pencerenden...Selam ve sevgiler...

Esin Bozdemir dedi ki...

Ne güzel bir günaydın bu böyle!
Sizin de gününüz aydın olsun..GÜNAYDINNN :)) güneş gülen yüzünü göstersin..ve güneşin rengi, ışıltısı ve sıcaklığı hanenizden hiç eksik olmasın:)

Esenlikler dilerim..