17 Mart 2012 Cumartesi

SEVGİ

Kamera; Güven  Akrapol-BERGAMA

Zafer getiren Athena'ya ve babası
Zeus'a adanmış tapanaklar vardı burada.
Ne saygı ile ne de sevgi ile yaklaşıldı
taş-mermer yığını gibi görünen kurtarıcı
uygarlık kalıntılarına; ne büyük bir acı ve
ne büyük bir kayıp...

Kamera; Güven  Akrapol-BERGAMA

 Sevmek için saygının yavaşlattığı
zamanın durağında gezinmek gerekir.
Öğüt vermek düşündürücüdür. Esas
olan öğütleri aramaya çıkan insanda
gizlidir.

SEVGİ



 Eskiler; “zorla koyunlara giden köpek kurt getirir” derlerdi. Sevgi denen şey de zorla yaratılamaz. Sevgi adına minnet de beklenemez! Beklenen ve beklenmesi gereken minnet, kişinin vicdanı, görgüsü ve iç dünyasının sağlıklı oluşu ile yakından ilgilidir. Beklentiler adına verilecek bir şey de değildir…

 Bütün ömür minnet-sevgi bekleyerek ömür geçiren insanlara hem saygı duyup, hem de onlar adına üzüldüğümü söylemek isterim. Sevgiye dayalı beklentiler daima şaşırtır insanı. Olgunlaşmamış, kıvama gelmemiş, beden toprağında kök salmamış hiçbir duygu bütün ve istikrarlı bir sevgiye dönüşemez. Adı sevgi gibi görünse de en ufak bir rüzgârda, şimşekli bir yağmurda kaybolur gider…

 Öyleyse nasıl bir şey bu sevgi? Nasıl üretilir ve ortaya çıkar? Alınır mı? Satılır mı? Biliyorum zor bir soru. Düşündürücü! Bolluk içinde kıtlık yaşadığımız dünyada sevgi kenara itilmişe benziyor.

 Sırf süs olsun diye doldurulan kitaplıklar gibi doldurulmak istenen bedenler; ne hazindir ki sevgi ile dolmuyor. Ruhlarımız kırk yıl önce yaşayan elleri nasırlı, pantolonları yamalı insanlar kadar temiz değil. Muhteşem bir dönüşüm yaşıyor 21.yüzyılın güzel insanları. Elbette hızlı dönüşümün baş dönmesi, mide krampları da olacak.

 Eğer sevgi satılsaydı, sevgi dükkânları olsaydı büyük iş yapardı. Ama aynı okunmayan kitaplarımız, aranmayan dostlarımız gibi olurlardı; tozlanmış, sayfaları açılmamış, notlar tutulup hatıralar oluşturulmamış…

 Aslında sevgi doğal ortamlarda, günlük yaşam düzenimizde alınıyor da satılıyor da. Bazen çocuklarımızın, bazen torunlarımızın, bazen akrabalarımızın ve bazen de dostlarımızın sevgisini kazanmak için adı maddiyat olan bir sürü harcama-gösteriş içine giriyoruz. Zor gün yatırımı gibi bir şey… Öyle ya, ben sana yardım ettim, sen de bir ömür minnet ile bana gülücükler açacak, kalp gözlerini önüme sereceksin beklentisi ile beklemiyormuş gibi…

 Bana soracak olursanız dostlarım; sevginin kurtarıcısı saygıdır. Saygı, sadece sevginin değil, insanın da kurtarıcısıdır. Saygı ile başlamayan sevgi tükenmeye mahkûmdur. Oldubittiye gelir ve bir gün geldiğinden daha hızla gider. İzini bile bulamazsınız sevgi komasına girer de içinden çıkamazsınız!

 Saygı, sevgi için önemli bir duraktır. İnsan denen canlının şüphe içindeki beynini besler, öğretir ve sağlıklı karar vermesine yardımcı olur. Saygı, sevgi için zamanı bile yavaşlatır. Zaman, kendi bildiğini okuyamaz o zaman. Saygı, onu kendi limanına çeker ve sevgiye bir veya birkaç şans ver der!

 Saygının yavaşlattığı zamanda yer değiştirme limanları en güzel yerlerdir. Şüphe ile baktığımız, hatta sayıp ona fırsat vermeseydik hiçbir zaman sevemeyeceğimiz bir sürü insanı saygının soylu hatırına severiz. Çünkü yavaşlayan zaman içinde sevmediğimiz, önemsemediğimiz, peşin hükümlerle uzak tuttuğumuz insanların nice meziyeti çıkar ortaya.

 Meziyetler, davranış biçimleri, samimiyet, istikrar, insancıllık, dik duruşlar saygının zamanı yavaşlattığı limana uğrayan bir sürü seçenektir. Hepsi de sevgiye ulaşmak için bir can simidi gibi beklerler orada. Yosun kokan liman, saygının limon çiçeği kokusu ile karışır ve kendine has, biraz yasemin, biraz nergis, biraz karanfil ve biraz da gül karışımı muhteşem bir sevgi kokusu çıkar ortaya…

 Böyle bir sevgi, insanı insanlaştırır. Yaşamın hangi yaşta, hangi bölgede, hangi dinde, dilde olduğunun ötesine geçirir. Yıldızları, ayı, güneşi, yağmuru, rüzgârı, çiçekleri ve şairleri daha iyi anlamaya başlar; yepyeni bir gezegenin Âdemi, Havva’sı gibi yeniden yepyeni hayatlara şans vermek için büyük oyalanma içine girersiniz.

 Unutmayın dostlarım; “ zorla koyunlara giden köpek kurt getirir.” Bu sefer bütün koyunları telef ettirir, yününden, yapağından, etinden, sütünden, kuzusundan da yararlanamazsınız. Köpeğiniz koyunlarla birlikte gitmek istemiyorsa: “eyvallah” deyip, kavalınızın sesine, kırların soylu kokusuna bırakın kendinizi; yeni doğmuşçasına…


   Güven Serin


















2 yorum:

Adsız dedi ki...

aşk durduk yere gelir konar yüreğine ama sevgi onda iş değişir.sevgi için her şeyden evvel güven gelir. güveneceksin inanacaksın ve emek vereceksin ki seveceksin.seveceksin ve bir ömür boyu yanında, ırakta, yıllarca görmeden seveceksin. onun seni sevip sevmediğini, hatırlayıp hatırlamadığını bile bilmeden.işte o zaman çok doğru dediğin o sevgiye ne kurt girebilir ne de sırtlan.Yanlış anlaşılmasın işin prof.u değilsem de naçizane içimden geldi.sevgi ile ağlıcakla.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Ruhgezgini güzel bir açıklama.Ben tatmin oldum. İşin prof. değilsin ama iyi iş çıkarmışsın be usta. :))

Sağlıcakla, sevgi ile.