19 Mart 2012 Pazartesi

GANOSLARDA ÇOBAN ALDATAN KUŞLARI

Kamera; Yunus   GANOSLAR (IŞIKLAR)DAĞI

Bir masaldır güne geceden başlamak.
Bir masaldır güne geceden ve Ganoslardan
başlamak. Bir varmış bir yokmuş;
der masalın içine girersiniz. Hem gerçek
hem değil...

Kamera; Güven  GANOSLARDA SABAH

Böyle bir şeydir Ganoslarda güne merhaba
demek. Tabiatın en güzel sırlarından birisidir
saygı ile onu anlamaya çalışmak.
Görüntü içinde görüntü, anlam içinde
anlam, düşünce içinde düşünceler
en nazik çılgınlığa,coşkuya davet eder
sizi.


Kamera; Güven 
Yolun yolcusu Tamer Kaptan
İyi bir gezgindir. Bir kadeh şarabın hakkını
hemen verir; şarkılar mırıldanır tabiatın
soylu aşkına.


Kamera; Yunus Ganoslarda Şarap Zamanı

Molalarda en güzel enerji bir küçük kadeh
şarap. İnsan denen insanı törpülemeye başlıyor.
Bulunduğumuz güzel yerlerde doğanın
törpüsü sürekli iş başında; kar, rüzgar,
yağmur ve güneş...


Kamera; Güven  Ganoslar

On parmakta on marifet, bunun adı
Yunus Usta.
Çantasına asılı çanlar ve ziller gezinin ayrı
eğlence kaynağı.Sanırsınız ki sürünüz de
arkanızdan geliyor. Halbuki bu gezginler
sürülerden kaçıyor...
Çobanın sürüsü güzeldir,üretkendir.
İnsanlığın sürüleri, muhtaçlık içinde her
korku ve korkunçluk senaryolarına
şans vermek için beklerler.

Kamera; Yunus Ganoslar
Rakım 800 metrelerde
Tepelerde satranç oynamak güzeldir; sizi
çukarlardan kurtaracak çareler bulmanıza
destek verir. Bataklığı iyi anlar uygarlaşıyoruz
diye temizlerken, temiz kalayım derken
batmamayı öğrenirsiniz...


Kamera; Yunus

Ganoslarda şiir okumak da güzeldir.
Üzerinize yığılmış kabalıkları,insan çığlıklarını
kötülüğe hizmet edecek bir sürü soylu
alışkanlığı tekrar gözden geçirirsiniz.


Kamera; Güven Ganoslar; rakım 800 metre

Ganoslarda Kardelen olmak da güzel,
Kardelenin önünde saygı ve sevgi ile uzanmak
uzandığında toprağın nelere dönüşeceğini,
kokuların insan denen canlıya ne büyük armağan
olduğunu bilmek, tanıklık etmek de
güzel...


GANOSLARDA ÇOBAN ALDATAN KUŞLARI




 Ganos Dağlarında baharın kokusu duyulmaya başladı. Gezgin olmanın en güzel tarafı da kirli şehirlerde yaşarken bile temiz doğayı ve onun kokusunu hatırdan çıkarmaz, rüzgârın taşıdığı kokuları duyar ve yola koyulma vaktinin geldiğini anlarsınız.

 Yunus Usta ve Tamer Kaptan’da benim gibi düşünüyorlardı. Kararlaştırılan gün, Pazar günü sabahın aydınlık ile buluşmadığı saatlerde 04.30 sularında harekete geçtik. Mimari ve mühendislikten hiçbir nasip olmayan şehri Tekirdağ’dan özleyeceğimizi bile bile kırlara yolculuk başladı. Karanlığı delen araç farları, karanlıktan bize gelen kır kokuları ile yolculuk yapmak insan denen mahlûkatı sersemletiyor.

 Aracımızı Yeni Köy’ün Kuzey Batısına baraktık. Sırt çantalarımızı ve toprak ile aramızda güzel bir denge-iletişim kurduğumuz sopalarımızı da alıp taşların, toprağın, çiçeklerin muhteşem tepelerin, vadilerin olduğu Ganos (Işıklar) Dağlarında Çoban Aldatan Kuşlarını dinleyerek yol aldık.

 Çoban Aldatan Kuşları çevrede duyulan tek canlı sesleriydi. Erkek Çoban Aldatan Kuşu da baharı duyumsamıştı. Dişisine sesini duyurmak için o kadar güzel ötüyor ki, bu sese karşılık vermeyecek dişi yoktur.

 Ganos (Işıklar) Dağları bir kez daha karanlığın içinden aydınlığa süzülüyor. Güneş bulutların ağırlığı ve inatçılığı yüzünden biraz geç doğdu. Doğmadan önce yaydığı kızıllık, mavilik, insan denen canlıya sabahın tazeliğinde sunulan en güzel hediyelerden birisidir. İşte bu aydınlıktır Çoban Aldatan Kuşlarını daha da coşku ile ötmelerini sağlayan.

 Gölgede kalan tepelerde, küçük çataklarda beyazın el dokunulmamış karları duruyordu. Karların beyazlığı, serinliği Ganoslara öyle bir yakışıyor ki… Marmara Denizi sakin günlerinden birini yaşıyor. Sanki deniz, yokmuşçasına ışınların ressamlığında renkten renge bürünüyor. Uzansak tutacakmışız gibi yakın duran tepelere ayak bastıkça insan denen canlının sınanmasını sizi saran çamaşırlarınızın ıslanması ile anlıyorsunuz.

 Kuytuluk yerlerde, karların erimeye başladığı alanlarda karlar gibi beyaz kardelenler hayat bulmuş. Doğanın şaşmaz bahçesi yine şaşmayıp kardelenleri ölümden yaşama taşımış. Hemen yanlarında dağ sümbülleri, sarıçiğdemler…

 Uzun kış günleri güneşli bir bahar gününe ve de kırlara çıkmış insanlara bir dünya gününde daha şansı veriyor. Onlarca sporcu yamaç paraşütü yapmaya gelmişler. Rengârenk paraşütleri, insan denen canlının uçmaya duyduğu büyük aşkla pırıldayan gözleri görülmeye değer. Piknik yapmaya gelenlerin en dikkat çekici olanlarından bir aile uçurtmalarını havalandırmaya çalışıyorlardı. Otuz yıl geriye gittim; uçurtmalarımızın bir gelin gibi süzüldüğü İpsala tepelerine; baharın bu zamanlarında uçurtmalarımızı alıp boş tarlalara koşup mutlu çocukluğumuzun mutlu tatminlerine, coşkulu zamanlarına…

 Ganos Dağları sadece Tekirdağ şehrinin değil, bütün yörenin kaderini değiştirecek bir güzellikte. Şehir yöneticilerinin, yöre insanlarının ve bu şehri sevmiş her türlü canlının yapacağı katkı sayesinde buraların yağmalanması engellenir, her türlü spor yapılması özendirilirse bu yöre kendi altı çağını, insan denen canlının alın teri ile olan mutlu aşkını yaşama fırsatı bulur.

 Yamaç Paraşütü iyice oturmuş durumda. Şimdi yürüyüş sporları, at sporları, bisiklet, motor, sualtı, teleferik gibi doğanın kalbi deşilmeden, büyük özen göstererek bu bölge ülke adına uluslar arası bir güzelliğe ve üne kavuşabilir.

 Özen ve temizlik deyince içim burkuluyor. Ganoslara gelen sporcular, piknikçilerin büyük çoğunluğu tipik ülke insanı davranışları gösteriyor. Temizliği lafta, imanı lafta yaşatma sanatını en iyi bildikleri belli; çünkü her taraf pislik içinde. Onların bıraktığı artıklar o kadar çirkin ve o kadar kötü duruyor ki Ganosların ağladığını hissediyorum.

 Çoban Aldatan Kuşları kimi Ardıç ağaçlarına, kimi Meşe ağaçlarına konuyorlar. Erkek muhteşem serenadını yapıyor dişisini etkileme adına. Günle birlikte tepelere tırmanırken yetenekli dostlarım her an sürprize hazır olmamızı anlatıyorlardı bana.

 Verdiğimiz ilk molada Yunus usta yine kendi el emeği ile yaptığı kırmızı şarabı, yanımızdan ayırmadığımız kadehlerimize döktü. Ve yine o bildik seslenişini yaptı;

“şarabı içerken ilk önce filizi, sonra yaprağı, dalı ve kökü, sonra da toprağı düşüneceksin.” Kadehlerimiz günün güzel güneş ışıkların ile birlikte kalktı. Ve birlikte minnettarlığımızı sunduk doğaya, sevgiye, sevgililere; kötülükten öte düşünen bütün canlılara.

 İki kadeh kırmızı şarap, soylu insanoğluna neler yaptırmaz ki, diğer yetenekli arkadaşım Tamer Kaptan gençlik yıllarına geri döndü ve ünlü İtalyan şarkısını söylemeye başladı;

“ Lasciate mi cantare/Con la Chitarrra in mano/Lasciate mi cantare.” İtalyan sanatçının mutlu bir İtalyan gururu ile İtalya sevdası ile yazılan şarkı eşliğinde bizde mutlu Türk nezaketi, merakı ve mahcubiyeti aynı zamanda öğrenme, gezme aşkı içinde yürüdük tepeden tepeye. Yürüdük, küçük vadilerden öteki vadilere doğru.

 Yunus ustanın on parmağında on marifet vardır. Her gezginin edinmek istediği arkadaşlardan! Rakım 800 metrelerde güzel bir serinlik var. Hemen ötemizde ardıç ağaçları! Gölgede kalan yerlerde beyaz; bembeyaz kar yığınları güzel bir gösteri yapıyor. Güneş, tıpkı çocukluk günlerimizin nineleri gibi şımarttı bizi. Yunus usta ateş ve balık hazırlığı yaparken tıpkı çocukluk günlerinde olduğu gibi toprağın bağrına uzanıp, güneşin şımarıklığına aldanıp küçük bir uyku; ölüm ile yaşam arasında harika bir buğu gibi…

 Ganoslar Dağlarında gün, geceden başlar. Çoban Aldatan Kuşları gecenin içinden seslenirler sevgiliye. Günü geceden başlayıp öyle sonlandırdık. Bir gezgin gördüğü, öğrendiği en küçük şeyle mutlu olur. Bizde öyle mutu olduk; mutluluğu terk etmiş bütün insanlara nispet yapmadan…

 Günün bütün güzelliğine rağmen gün sonu yapılan en faydalı iş Yunus ustanın ektiği küçük bir çam ağacı oldu. Belki bir gün Ganoslar Dağına Yeni Köy üstüne uğrayan bir gezgine gölge yapacak, küçük bir esinti ile birlikte tabiatın türküsünü söyleyecek küçük bir çam ağacı Yunus ustanın üretici elleri ile dikildi.

 Var etmek, yok etmekten çok öte; çok insanca… Var etmek, yok etmenin yanında her zaman soylu bir duruş yapar; soylu sessizliğinde…

 Güven Serin



















10 yorum:

gülsen VAROL dedi ki...

Muhteşem bir yazı.. sanki peşinizden ahlaya oflaya çıkmışım gibiyim dağı.. O muhteşem günün doğuşunda takılı kaldım ben..
Tanıtımın ve anlatımındaki sade güzellik için teşekkürler sevgili Güven.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Bende o günde,geceden güne geçişte kaldım öğretmenim. :)) Sanırım biraz erken kalkmanın, biraz emek harcamanın küçük bir ödülü; büyük düşleri olan insanlığa.

Sevgi ile..

Begonvilli Ev dedi ki...

Yine belgesel tadında, çok hoş bir gezi izlencesi olmuş. Çok etkileyici. İmrendim doğrusu.
Kardelenlere bayıldım. O nadide güzellik doğadaki pek çok mucize varlık gibi,yaşamla ilgili çok güzel mesajlar veriyor..

GÜVEN SERİN dedi ki...

İsmet, teşekkür ederim. Belgesel tadı deyince belgesellere ne kadar borçlu olduğumuzu hatırladım. Doğayı ve doğanın güzel canlılarını, can taşıdıklarını, onların da en az biz soylu insanlık kadar hayat hakkı olduklarını öğrettiler bizlere. Belgeseller öğretilerle doludur.

Teşekkür ediyorum İsmet.

Arzu Sarıyer dedi ki...

Doganın gözü aydın olsun;siz dostlarına kavuşmuş ne güzel...Selam olsun.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkürü borç bilirim Arzu öğretmenim. Saygı ve sevgiyle...

Momentos dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
GÜVEN SERİN dedi ki...

Sezer,gezgin gezginin halinden anlar, demişler. :)) Çoban Aldatanların sesleri hâla kulaklarımda. Ne güzel de ötüyorlar şımarık kuşlar...

Teşekkür ederim Sezer; sevgi ile

Adsız dedi ki...

Çok şairane, böyle bir doğada günü geceye bağlamak şarapla ve şarkıyla. Hayalleri olanın mutlu olmak için başka hiç bir şeye ihtiyacı yok.Her seferinde ispatlıyorsun. afiyet şeker olsun.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Günaydın Ruhgezgini; teşekkür ederim. Afiyetle... :)) İnsan denen mahlukat afiyetle yiyeceği nice besini,afiyetle bedene çekeceği nice günü,anıyı-hatırayı yok ediyor; bizler buna da yanıyoruz afiyeti yaşarken.

Afiyetle Ruhgezgini.