15 Şubat 2012 Çarşamba

MERAK

Kamera; Güven Bozcaada Kalesi

Güzel ve bakımlı bir kale. İnsanlığı insanlardan
koruyan taş yapılar. Seviyorum insanlığın
kavgalarının cirit attığı ve şimdi sakinliğin,
düşüncenin var olduğu bu yerleri.
İnsana akan ve insanı dürten bir şeyler
var buralarda. :))

MERAK



 Merak, meraklanma deyince ben bu toplumun telaşına, çıkardığı gürültülere, bir araya gelişine bayılırım. Muhteşemdir…

 1980’li yıllar sürüp giderken sahil boyunda Tarsalın bahçe duvarı yakınında bir ses bombası patlamıştı. Tanrım, patlamayı duyan akın akın sahile iniyor. İnsan seli; durdurulamaz bir merakla geçip gidiyorlardı.

Nereye gidiyorsunuz?

Bombayı görmeye; sahilde bomba patlamış ya sen duymadın mı?

 Bunun gibi bir sürü soru cevap duydum o meşhur ses bombasının patladığı zamanda. Ben tersine, şehrin içine çıkarken, onlar bir sel gibi sahile koşuyorlardı. Sanırım meraksız bir canlıyım ben; o manada… Bazı tanıdıklara ; “ya ikinci bomba da varsa, durun gitmeyin, önce işin aslı anlaşılsın.” Dediğimde, tanıdıkların bakışı şunu anlatıyordu;

“ bizim merakımızı kesecek, göstermeyecek adam daha anasında doğmadı. İkinci, üçüncü bomba varmış, yokmuş bizi ilgilendirmez. Biz birinci bombanın ne alt yediğini görmeye gidiyoruz.”

 Peki, gidin demekten başka ne çaremiz var ki? Bu toplum, bu güzel yüzlü, geçmişli; acıların ve göçlerin bin bir türünü tanımış insanımın merakı da olmayacak mı yani? Olsun tabi. Merak iyidir. Bir inanca göre ; “merak kediyi öldürür” ama ölen kedi-köpek olsun; zaten onlardan bol ne var ki! Merak iyidir, hoştur; insanı yeniliğe, yenilenmeye, hakkını aramaya da getirir diyeceğim; ama bir türlü bu söz ettiklerimiz oluşmuyor. Merakla coşan halkımızın muhteşem bir ilginçliği daha var; merakı biraz giderilince bir balon gibi sönüp başka bir yaşama, dinginliğe, unutkanlığa, sıfırlanmaya geçiyor.

 Merak dedim de en çok neyi merak ediyoruz acaba? Küçük yaşta iken en çok sevdiğim sanatçıların onları düşündüğüm o anda ne yaptıklarını merak ederdim. İşte şu anda, yürüyorlar, konuşuyorlar, yemek yiyorlar deyip, anlara yakın olabilme ihtimali ile ilginç bir merak töreni yaşardım.

 İnsanlar en çok neleri merak eder acaba? Reklâmları izleyince, televizyonları seyredince meraklarımıza göre oluşan reklâm ve dizilerden biraz bir şeyler çıkara biliriz gibime geliyor. Eğlenenleri. Bol para kazanıp harcayanları! Evlenip boşananları. Sürekli biçim değiştiren ünlüleri! Yeni çıkan araba markalarını, bilgisayar markalarını; tatil yörelerine düzenlenen seyahatleri…

 Bütün bunları merak ettiğimiz kesinlikle doğrudur. Nasıl ki otuz yıl önce patlayan bir ses bombasına neredeyse şehrin yarısı akın ettiyse; bugünün güzel ülkesinde ise ölüleri, öldürülenleri merak ediyoruz. Ama nerede? Sıcak evlerimizde televizyonlarımızın başında! Biraz öfke, biraz küfür, biraz lanet okuyup; yine günlük, gecelik neşemize en kısa zamanda dönüyoruz.

 Hem meraklı görünüp hem bir şey hissetmemek nasıl bir şeydir? Mesela neredeyse yerle bir olan Van şehrinde şu an yaşayanlar ne halde? Yardımın en hızlısını, en acelesini yaptık ama bu yardımlar nasıl dağıtıldı, yerlerine ulaştı mı? Merak etmeyiz mesela…

 Merak etmediğim ama birkaç gündür meraklanıp baktığım gazete sayfalarının alt bölümlerinde neredeyse sayfanın dörtte biri kadar boyutunda duyurular var. Nelerin duyuruları mı? Neredeyse ülkemin bütün illeri ve ilçelerinin mahkemeleri tarafından yapılacak “icra” satışlarının duyuruları. İnsanın içi ürperiyor.

 Mallarımız, mülklerimiz yaşarken el değiştiriyor. Buraya bu kadar kısa zamanda nasıl gelindi, servetler nasıl da kuş olup uçtu; yuvalar bu kadar çabuk niye dağılıyor; merak etmiyoruz! Çünkü riskli bir merak! Kediyi öldürür ama insanı, belki kurtaracak meraklar; bu meraklar…

 Ses bombasına koşan binlerce insan; icraya düşürülen insanlar-insancıklar içinde koşmayı öğrense; bölgelerimiz arasındaki yaşam kalitesi yüzünden sürekli yer değiştirmenin inanılmaz kültürel kayıplar verdirdiğinin de merakını bir yapabilsek! O zaman, bir gün, biz de düştüğümüz için; yuvamız yıkılma tehlikesi geçirdiği için birileri meraklanır; vicdan denen duygunun ne kadar insani ve gerekli olduğunu hatırlar ve hatırlatır biz soylu güzel insanlara…

 Çevrenizi merak edin lütfen! Denizinizin neden kirlendiğini merak edin! Deniz kıyısında yaşarken taze balık yiyemediğinizi, denize giremediğinizi merak edin. İnsanların birbirinden niye kaçtıklarını, niye boynu bükük olduklarını, yirmi lira için yirmi yalan neden söylendiğini, sözlerin neden tutulmadığını da merak edin!

 Merak iyidir; kediyi öldürür belki ama insanı diriltir; yaşarken ölecek insanı yaşam hakkı, tabiatın en güzel tabiat hakkı için diriltir merak…

 Güven Serin

4 yorum:

Momentos dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
GÜVEN SERİN dedi ki...

Kesinlikle Aziz Nesinler hatırlanmalı Sezer. Bende ey halkım, diyorum;silkelenin,büzüşmüş tohumları güneş,yağmur ve rüzgar ile tanıştırın...

Adsız dedi ki...

Çok güzel anlatmışsın gerçekten lüzumsuz ne varsa merak ederiz de aman üstüme kalır diye ince konulara girmeyiz.Artık kimse yanındakinin düşmesine aldırış etmiyor.Kapısını kapatıp uyuyor huzur içinde.Budana budana dalı yaprağı kalmayan yolun kenarında yek vücut ağaçlara döndük malesef.Selamlarımla.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Yakın bir zaman önce iki insan arasındaki konuşmaya tanıklık ettim. İş,yorum yapmaya kendi fikrini bildirmeye gelince; okumuş olan; yüksek tahsil yapmış olan; "amman o konuya girme!" uyarısını ardı ardına yaptı. Ne olacak, insan kendi fikrini düşünemeyecek, geliştiremeyecek mi dedim. Cevap verdi bana; koskoca bir cevap; sessizliğe gömülerek :))

Güzel ve soylu insan; düşüncelerini bile satılığa çıkardı; susarak...

Selam olsun.