3 Kasım 2011 Perşembe

GANBATTE TÜRKİYE

Kamera; Güven Resim Heykel Müzesi-Ankara
Neşet GÜNAL- ÇOCUKLAR
Hep yarına ertelenen; "güzel günler göreceğiz çocuklar"
Ya bugün! Dün, bugün için ümitler vardı, bugün,
yarına devredildi;yarın da bir başka yarınlara
... Aklın duyguları hapsettiği, duyguların,kör
çıkarlardan,hilabazlıklardan kurtulamadığı
her diyarda eksik çok şey vardır; adalet,hak,
sanat,felsefe,ilim ve aşk...

Kamera; Güven Resim Heykel Müzesi
Nuri İYEM- Portre
Ganbette Türkiye
Lütfen başar! Kara bakışların sonsuza
uzanan hüznünü ağıtlardan,yaslardan
çaresizliklerden kurtar lütfen...


Kamera; Güven Resim Heykel Müzesi- Ankara
Ahmet YAKUPOĞLU
Kütahya Ahırardı Armanları
Bir zamanlar tek derdimiz köylülüktü! Hızla
şehirli olmaya itildi, bugün organik tarım denen
tarımı yapan tok gözlü köylülerimiz. Ya
şehirli olabildiler mi? Şimdi terkedilen köylülük
nezaketi ile aylarca misafir ağırlayacak ve
mutluluğu bile saklayacak kadar utangaç
olan o insanlar şimdi yeşeriyor mu?


Kamera; Güven Resim ve Heykel Müzesi-Ankara
Fikret MUALLA- İki Figür
Bazen iki figür olası geliyor insanın;
ağırlıksız,gamı-tasayı ertelemiş, o anın
sanatına büyük bir katkı yapan ve sanatçıya
heyecan verecek kadar canlılık, coşku
gösterisi yapan iki figür...
Acama bizi kim engelliyor?Keşke,mesela,
ah bir imkanım olsaydı, soylu sözlerine
sığınmak yerine, sanatçıya yalvarmak yerine
sanatın kendisi olabilme imkanımızı
yakalayamayız mı?

GANBATTE TÜRKİYE “BAŞAR TÜRKİYE”




 Mart ayı içinde Japonya’da meydana gelen depremde Türklerin yardımlarını unutmayan Japonlar, Van depremi için, içinde para olan zarfları Tokyo Büyük Elçiliğine bırakıyorlar. Mektupların arasında dikkatleri çeken mektup 5 yaşında bir Japon çocuğuna ait.

 5 yaşındaki Japon çocuğunun Tokyo Büyük Elçiliğine bıraktığı Türkiye’ye göndermek istediği mektubun içindeki beyaz kâğıtta şöyle yazıyor; “ Ganbatte Türkiye” yani; “ Başar Türkiye”

 5 yaşındaki çocuğun ve Japon ailenin seslenişi böyle; “Ganbatte Türkiye” Bu seslenişi okurken, kâğıda düşmüş yazı sese dönüştü. Ses, bakışlara; bakışlar ise inanmışlığa dönüştü… İliklerime, hatta bedenimi canlı tutan hücrelerimin tamamı kendi dünyalarında harıl harıl çalışırken pürdikkat kesildiler. Pürdikkat kesilmekle kalmayıp çocuğun sesi ve duruşu aynı zamanda masum ve inanmışlığın haykırışını yapmasını daha da ciddi alıp koyuverdiler kendilerini… Balıkçının ağı bırakması gibi, öylesine ıslak ıslak…

 Bir insanın başarısını kim ister? Elbette sevenleri ister. Başarmanın ve başaracaksın, seslenişini neden yaparlar? Acılar içinde boğuşurken, ümidini yorulup da yitirmesin diye yaparlar.

 Her türlü sesleniş; övgü ve destek insanı başarıya getirmez. Çünkü desteğin samimiyeti yoksa destek hileliyse destekten çok köstek olup başarmak yerine başarısızlığı; hatta yok oluşu davet eder. Nice uygarlık; nice imparatorluk bu zalim destekleri tatmış ve heybetli günleri aramayı bir kenara bırakıp, kendi tahtlarına oturan bedenlerini bile kurtarmakta güçlük çekmişlerdir.

 Türkiye’nin üzerinde bulunduğu topraklarda böyle zalim destekler sayesinde denizin dibine, yerin de derinlerine batmış uygarlık doludur. Destek samimi bir anlatım ve sesleniş taşımalı. Bir çocuğun masumluğunda ve o çocuğu büyüten insanların çektikleri acılarda, gördükleri felaketlerde erdemli bir duruşa dönüşmeli.

 Haydi, Ganbatte Türkiye; başar! Ülkene, Cumhuriyetine, Milli Bayramlarına, geleneğine, büyüğüne, küçüğüne, derene, tepene, ormanına, dağına ve ONURUNA sahip çık! Yüz binlerce yeşil kart dağıttım diye, kömür, fasulye, nohut, makarna dağıttım diye sevinme. Onları alın teri ile onuru ve namusu ile alabilecek parayı kazandıracak işler verdim; iş imkânı yarattım diye sevin.

 Haydi, Ganbatte Türkiye; başar! Depremleri doğal felaket sayma. Yas tutuyorum derken, bir ülkenin var oluş sembolü olmuş MİLLİ BAYRAMLARINI yok ettim diye sevinme! Sevin, bayrağını dikecek direk bulduğun en güzel toprak hâla sana ait diye! Sevin, kendi kendine yetmekten öte dünya insanına; insanlığa da kalıcı yardımlar yapıyorum; yaptım diye. Sevin, en son çıkan bir aşıyı, bir iğneyi, bir hapı senin ülkenin insanı buldu ve insanlığa sunarken ülkesini de kalkındırdı diye! Sevin… Yas ile Milli Bayramı; ölüm ile yaşamı karıştıranlara verilecek bir cevabın ve o cevabı verecek soylu bir bedenin olduğu için sevin Türkiye…

Yakın bir zaman önce arkadaşım Ekrem Bey’den öğrendiğim yaşanmışlığı burada paylaşmak istiyorum.

 Ekrem Bey ve arkadaşları soğuk bir kış günü iş makineleri ile çalıştıkları bölgede çay içmek için yakınlarında bulunan kulübeye girmişler. Çay ve yanan ateş ve sohbetin demi çökerken kulübenin içine iki misafirleri gelmiş oraya. Yaşlı bir Alman ile Türk arkadaşı.

 Yaşlı Alman ve Türk arkadaşına çay ikram etmişler; sohbetin içine davet etmişler. Yaşlı Almanın dikkatini çeken orada bulunan bir erkeğin aşağı sarkan bıyıkları olmuş. Yanındaki arkadaşı Bu bıyıklar diğer insanlardan niye farklı, neyi simgeliyor diye sormuş. Türk olan erkek de, bıyığın sahibi olan diğer Türk erkeğe sormuş. O da, güçlü kollarını gösterip “ Ben milliyetçi bir adamım, o yüzden” deyip bir de kurt işareti yapmış.

 Yaşlı Alman  Milliyetçilik öyle atmak, tutmak ile değil, öyle olmaz, deyip sarkık bıyıklı milliyetçi arkadaşı o soğukta elinden tuttuğu gibi dışarı çıkarmış. Orada bulunan Mercedes kamyonetin yanına getirmiş. Ve Mercedes kamyonetin üzerinde bulunan çelik amblemi gösterip; " bende milliyetçiğim, bunu ben yaptım; sen ne yaptım milliyetçi olarak?” der. Bizim sarkık bıyıklı dostumuz; kaslı kollarını havaya kaldırmış; “ hiç” demiş… Hiç, koskoca bir hiç…

 Başarmak için, başarının sırlarını, yarışın erdemli rekabetlerini araştırmak gerekir. Savaşları ölüm ve öldürme ile süslemek yerine, daha iyi yaşamak ve yaşatmak adına, daha çok insanlık anıtı dikmek adına yapmalı. Başarı sözcüğünü en güzel söyleyen canlı da 5 yaşında bir çocuktur; ne siyaset, ne ticaret, ne özel başka bir çıkarı vardır! O çocuk, acı ile yoğrulmuş, sarsılmaları, kaybedişleri görmüş atalarının hayata bağlı insanı sevmeyi unutmayan, coşkusu kaybolmamış insan yavrusudur.

Zengin olmayı, yağmacılık, hilebazlık, kayırmacılık görenlere söylenmiş bir söz değildir bu söz. Ümitlerini hiçbir zaman yetirmemiş, ama kaderi hep olmadık yerde aramış; şeyhleri, ağaları, beyleri saf bir inançla desteklemiş halka seslenişidir aynı zamanda.

Ganbatte Türkiye; Ne olur Başar Türkiye; bu talisizliği; iki bin yıldan bu yana 70–80 yılda parçalanmayı bütüne dönüştür artık; Başar!

Güven Serin

2 yorum:

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

GÜVENCİĞİM İYİ BAYRAMLAR DİLERİM!

GÜVEN SERİN dedi ki...

Kesinlikle İYİ BAYRAMLAR Zühreciğim. Ege Diyarına selam olsun....