12 Eylül 2011 Pazartesi

İŞTE GELDİK GİDİYORUZ

Kamera; Güven     Tekirdağ
Bir keman sesi yayılır mavinin boşluğuna
Haylazlığınız dinginliğin hatırlatmasını yapar
Bir ses;sanatın sanatçısı seslenir;
Bir çiviyi çakar gibi
vura vura günlere...

Kamera; Güven     Tekirdağ
Bakışlar
Çığlık çığılığa yükselirken dünyanın
diğer sesleri; çeşit çeşit ahlak oyunları
fotbol oyunları kadar hız kazanmışsa ve
galeyana gelmiş insanlar insanlık adına
baş parmağını aşağa indirip ölüm-vahşet
istiyorlarsa; siz; bakışlarınızı bir başka yönün
masumiyetine, merhametine, tabi ahlakına
çevirin. En güzel ahlak; kendi iç huzurunuz
ile duyacağınız ahlaktır. Ve, bakışlarınız
gözgöze gelir başınız öne eğilmeden.


İŞTE GELDİK GİDİYORUZ



 Geçmişte söylenmiş, geçmişte bestelenmiş bazı şarkıları aynı tazelikte, aynı etki içinde dinliyorum. Büyük bir keyifle; vazgeçemediğim, geçmeyeceğim sanatçılardan birisi de Cem Karaca’dır. Ne ölüm, ne başka bir şey; sesi, yorumu ve felsefesi; vazgeçilmez… İşte ustanın özlemle dinlediğim ve çalışmama başlık olan şarkısı;

Dörtnala gidiyoruz bizi bekleyen yere. Bizi bekleyen yere. Halimize şükran mı, isyan mı etmeli, bir ömür bir rüyaysa, uyanıp kalkmamalı mı? İşte geldik gidiyoruz, bilinmez bir diyara, işte geldik gidiyoruz bilinmez bir diyara. Eskiden karpuz idik, şimdi döndük; biz, hıyara…”

 Şarkının bende uyandırdığı heyecan gidiş yolculuğuna yaklaşmış olmam “son çeyrek” adına şehrimin sokaklarında, parklarında ilk kez dalaşıyormuşum gibi tekrar ve yeniden bir kâşif gibi dolaştım. Limana inen taş merdivenlerin yakınında yaşlı çam ağaçlarının altında bulunan banka oturdum. Sonbaharın esintisi, ağaçların yüksek oluşunun koyu gölgesi benden başka bir sürü insanı da buraya toplamıştı.

 Kalabalık bir gurup, yeni kuracakları derneğin son hazırlıklarını; yaşlı çam ağaçların hemen altında yapıyorlardı. Kuracakları dernek daha resmiyet kazanmamıştı ama heyecanları, yüzlerine takındıkları samimiyet; bu işin çoktan olduğunu anlatıyordu bana. Sonra, bir takım kâğıtlar imzalamadan önce fiili başkanları bir konuşma yaptı. Konuşmanın konusu kuracakları dernekle ilgiydi ama ilgimi çeken tarafı, başkanları daha şimdiden siyasete bulaşmayacaklarının, siyaset üstü hizmet edeceklerinin mesajını birkaç kez tekrarlayarak yaptı. Zaten, bir sürü sivil toplum örgütlenmeleri de kısır siyaset oyunlarını, seçeneklerini girdaba; girdaplara çevirmedi mi?

 Bana yakın olan diğer bankta ise iki erkek; iki arkadaş oturuyordu. Sanırım yaşları benim yaşıma çok yakın. Orta yaş dinginliği içinde farklı şehirlerde yaşamanın özlemi ile kucaklaştılar ilk önce. Dertleşme devam ederken Tekirdağ’da yaşayan siyah saçlı erkek; “dün akşam seni rüyamda gördüm Ali’ciğim.” Dedi.

 Kızıl saçlı olanın adı Ali imiş. Ali rüya lafını duyunca heyecanlandı ; “ nasıl bir rüya!” diye rüyanın açılımını istedi. Siyah saçlı erkek; zaten Ali anlatma dese de anlatacak heyecan içinde gülümseyerek anlatmaya başladı;

“ Seninle Ege’nin güzel şehri İzmir’de buluşmuşuz. Ama sen buluşma yerine iki güzel kadınla geldin. İnanılmaz güzellerdi. Kadınlar yarı çıplak görüntü içinde şehvetli bir kasırga estiriyorlardı. Sen iki kadın arasında tercih yapmakta zorlanıyordun. Simsiyah saçları olanı tercih edip, oradan siyah saçlı kadınla ayrılırken; yarı çıplak haldeki sarı saçlı kadın seslendi; ‘ben hamileyim’ dedi.”

 Rüyayı büyük bir heyecan içinde dinleyen kızıl saçlı; ismi Ali olan erkek; son cümle “ben hamileyim” karşısında adeta nutku tutuldu ve “ ağabeyciğim nasıl rüyaymış; sanki kâbus bu!” İki erkek ovaya salınmış atlar gibi neşeli gülmeye başladılar. Bu gülmenin içinde bir araya gelmenin ve özlem gidermenin yanında gerçek hayatta “ben hamileyim” diyen sevgililerinin olmayışı da vardı elbet.

 İşte geldik gidiyoruz, şarkısının beynimdeki taze heyecanı iteneğini oluşturmuş, gidişat içinde gördüklerimi bir bir daha ölmemiş, diriliğini koruyan beyin nöronlarıma kaydettim. Karşımdaki derneğin evrakları imzalanıyor, birbirinin heyecan içinde tebrik ediyorlardı. Yan tarafımdaki iki dost; siyah ve kızıl saçlı adamlar; rüya sohbetini başka boyutlara taşımış, gençlik yıllarının çocuksu eğlencelerinde kaybolup gitmişlerdi. Ben, daha birkaç gün önce internette yeni keşfettiğim “Mıknatıs” ismindeki bloggerde okuduğum “yardım” ismindeki yazının etkisinde, yazının irdelemesi içindeydim.

 Zülfü Livaneli’nin Serenad kitabındaki kadın kahramanımız “Maya” gibi bir yazarla mı tanışmıştım; yoksa ondan da öte; Maya gibi ufku geniş, enerjisi iç bitmeyen döngünün enerjisi gibi bir sürü insandan birisine mi rastlamıştım? Bu çalışma beni niye bu kadar etkilemişti. Bilinen kelimeler, bilinen nasihatler ve yol göstermeler bu çalışmada da var; ama farklılık neydi?

 Mıknatıs isimle blogda 2009’dan bu yana yayınlanmış onlarca çalışma var. Sessizce ve nazikçe kendi bahçesini oluşturmuşlar; ne büyük alkışları, ne büyük kazançları düşünerek; sadece içe baskı yapan sosyal enerjinin deprem etkisini beklemeden belki de yakıcı değil var edici lavların püskürmesiydi bu çalışmalar.

Silva “yardım” isimli çalışmasında şöyle sesleniyordu insana; belki de insanlığa;

Susuyorsun…

Kızıyorsun…

Yardım et diyorsun

 Nasıl anlatsam, bu yolculuğa herkesin tek başına çıkmak zorunda olduğunu… Karanlık görünüyor yol, biliyorum ama o yolu aydınlatacak ışığın da sadece senin yüreğinde olduğunu… Gözlerini kapattığın sürece ışığı göremeyeceğini yani asıl sorunun karanlık olmadığını nasıl anlatmalı…

Uğultu kesilmeden, sessizlik gelmez… Sesler kesilmeden yolculuk başlamaz… Yanına arkadaş aramaktan vazgeç… Aradığını ancak kendi rehberliğinde bulabilirsin…

Sahi, kendinden neden bu kadar korkuyorsun?...

Güven Serin



























21 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Yine enfes fotoğraf kareleri ve yaşamdan esintiler... Şiir ve şarkıların dokunuşları gibi her biri bir başka fotoğraf karesi getiriyor akıllara.

Cem Karaca'yı da andık bir kez daha; çok başkadır yeri bende.. Sağ olun.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba. Teşekkürler... Cem Karaca; özlendikçe dinlenen; dinlendikçe özlenen güzel insanlardan sadece birisi...

Ege dedi ki...

Sahi, kendinden neden bu kadar korkuyorsun?...ÇOK ETKİLENDİM.
KAŞILAMA:
Yolun geri kalanına, zamanın bize ayrılmış olan devamına daha cesur, daha güler yüzlü devam etmez miyiz?
Kendi hikâyesini yazmak ister de insan, nesir bazense şiir…
Hep korkar kendi kelimeleriyle, kendini yaralamaktan...
Örselenmişliğimiz bile başkasının dilinden olsun diye,
Hayallerdeki bütün acılar, üçüncü kişinin ağzından...
Her şiir bir intihardır yazanın elinde… Suskunlaşır kelimeler… Yaşayan her varlık yaralanır satırlara dökülen her mısranın
ucundaki acımasız hançerle… Yazan intihara meyillidir ama hiçbir zaman itiraf edemez hiç kimseye... Ölüme hep bir adım daha yakındır o… Ölümlere hep daha fazla soğuk durmalıdır… İçini parçalayan her şeyden satırlarında alır intikamını... Bazen bir sevgiliye... Bazen de yaşama doğrultur namlusunu büyük bir nefretle…

Kahkahalarla güldüm şu rüya anlatışına ve hayranım kaleminin kıvraklığına..Harikasın Güven..
Şu dernek kurma olayları bana hiç çekici samimi gelmiyor..Hepside bal tutan parmağını yalar zihniyetinde olduğuna eminim..Ya da benim artık insanlara güvenim kalmadı..Bir iyilik yapmam gerekiyorsa görerek bilerek ellerimle yapmalıyım..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Ege hoşgeldin. Rüya, sanırım seni çok etkilemiş:)) Kızıl salçı adı Ali olan erkeği de çok etkiledi:))

Dernek kuran arkadaşları diğerlerinden farklı gördüm. Samimiydiler; sanırım ülkemizin en önemli sorunu da sevilleşmemenin, sivil kültürü kurumlaştırmamanın sancıları yaşanıyor.

Seninde yazdığın gibi Ege, her insan kendi hikayesini söylemeli, anlatmalı; aç ruhlarımızı besleyip,diğer insanlara da besinler sunmalıyız.

Teşekkür ediyorum; yorumunu keyifle okudum.

Silva Demirci dedi ki...

:) Güzel bir yazı olmuş... Yüreğinize sağlık...

Ayrıca, hakkımdaki görüşleriniz ve yazıma iltifatınız da beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim... İnsanın, kendisinden daha az korktuğu ve yolculuğun daha keyifli hale geldiği günler diliyorum, hem kendim hem de tüm insanlık için...

Ve de;
"İşte geldik, gidiyoruz"u hüzünle değil, cesurca ve doyasıya yaşamanın verdiği o güzel coşkuyla söylemek umuduyla...

Unknown dedi ki...

Merhaba Guven , although I need some time to translate your text, but I must admit that leave me without words. (And, you know that women rarely left without text:))
Does we are afraid of themselves or are afraid for themselves because of other people. Does fear of their contempt, disapproval, prejudice? Or we are afraid to follow own dream, own way, our own heart? If we follow our own path, do we are afraid to be different, or we are afraid to be free? Many people miss the chance because fear, and sometimes the right a chance appears only once in a lifetime and never again. The man has a right to choose: to choose or elect their fear freedom.
Sahi, kendinden neden bu kadar korkuyorsun? ... (Philosophy, too much? :)
Pembe Gül, the rose is beautiful. I feel its intoxicating scent to the Croatian .
P.S. This cat looks like my cat. Its name is Zvonkec :)
iyi şanslar

GÜVEN SERİN dedi ki...

Günaydın Silva. Teşekkürü ben yapıyorum size. Bilgi kirlenmesinin katman katman tabakalar oluşturduğu bu zamanda kendi iç güzelliğinizi, bilgi şöleninizi nezaketin en sessiz hali ile blog dünyasına sunma cesareti ve erdemi göstermeniz insani alkışları çoktan hak ediyor.

Bu dünyada bir sürü değerli, görgülü, duygulu insan tanıdım. Ama çoğu, blog kültürüne devam etmek değil, boğucu kirlenme karşısında geri çekilmeyi tercih ettiler. Onların kayıbı hep üzmüştür beni. Direnme inatla doğayı izleme yerine; bir tohum gibi büzülüp yüzyılların ötesine gitmeyi tercih ettiler.

"İşte Geldik Gidiyoruz" Evet, üzünle değil cesaretle ve tabiatın güzel şölenlerine alkış tutarak, şölenlerin içine karışarak...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Ruzmarin Good morning. As usual, full of joy and art. Gentle and friendly. Support you gave my blog, would like to thank the cultural contribution.

In the meantime, I send greetings Zvonkec'e:)) Hello Zvonkec

A Kadir Bekçi dedi ki...

Serenad'ı almış ama okuyamamıştım.Sizin eser ilgili değerlendirmelerinizi okurken kendimi ödevini yapmamış bir öğrenci gibi hissettim ve hemen okumaya başladım.Teşekkür ederim.
Cem Karaca'nın 'İşte geldik gidiyorum'adlı eseri etkileyici ve düşündürücü.Eserin videosunu sitenize koymayı formatınıza uygun bulmadınız sanırım.Doğrusu dinlemek isterdim.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba Kadir Hocam. Ne güzel; okuyup bitirdikten sonra yorumlarınızı bekliyorum:)) Bakalım öğrenci dersine iyi çalışmış mı bir değerlendireyim:))

elif dedi ki...

yazıyı okurken ali diye bahsettiğiniz kişide kendi arkadaşım ali'yi gördüm bir an ve yorum bırakmak geldi içimden.Resimler de hoş olmuş gerçekten.

Arzu Sarıyer dedi ki...

selamlar Güven;bir bakış(fotoğrafındaki kedinin bakışı),bir şarkı,bir film,bir yazı kişilerde iz bırakırsa ölümsüzdür...Görüyorum ki bu yazın da iz bırakanlar listesine girdi,bazı ilklerle...Maya Seranad'da Zülfi Livaneli'nin yarattığı;okuyanları büyülen bir roman kahramanı...Senin Maya gibi,hatta ondan ötesi silva'yı ; bizlerle ,güzel yazısı ile tanıştırmış olman ne güzel.Kutlarım ..." Selamlar Silva,sesiz patikalarında nice başarılar.Yazın derin ve etkileyici"
Ali rüyadan etkilenmiştir...Neden,tercihinde özgürlüğünü kısıtlayan bir durumdan mıdır?...
Teşekkürler Güven dostum,çok düşündürdün yine...

Dalgaları Aşmak dedi ki...

Yeniden yeniden keşfetmek...

"Güzelliğin şarkısını söylersen eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır. "

Halil Cibran

GÜVEN SERİN dedi ki...

Hoşgeldin Farewell. Arkadaşın Ali'ye selamlar. :))

GÜVEN SERİN dedi ki...

Arzu öğretmenim hoşgeldin. Merhaba sizin diyara. Samimiyeti, gerçek duyguları yok etmemiş aksine yaşatmak için sessizliği bile erdem bilmiş insanları "sizin gibi eğitimciler dahil" ellerim acıyana kadar alkışlıyorum...

Kızıl saçlı ali ile yanındaki siyah saçlı arkadaşının daha sonraki gidişatını ve muhabbetini dinleyemediğim için esas etkiyi anlayamadım:)) Ama görünen o ki, ikiside kadınlara insanca bakıyordu. Konuşmaları ses tonları saygıyıda beraberinde sürüklüyordu...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Dalgaları Aşmak; merhaba. Evet kulağıma gelen şarkı; güzelliğin şarkısı :)) inanıyorum ve katılıyorum...

bilge dedi ki...

Geldik gelemsinede.... giderken nasıl gittiğimiz önemli giderken ardımızda neler bıraktığımız önemli..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Mehraba Bilge. Sizi görmek ne güzel :)) Ardımızda neler bıraktığımız ve de bırakamadığımız şeyler;önemli; katılıyorum...

ruma dedi ki...

Hello, Guven

Attractive works.
You are the excellent artist.

I thank for your usual and hearty support.
And i pray for you and yours peace.

arigatou gozaimashita !!
ありがとう ございました。
ruma

GÜVEN SERİN dedi ki...

Hello Ruma, welcome. Prayers of all of us see the great creative, I know. Thank you. greetings

Adsız dedi ki...

Fantastic post but I was wondering if you could write a litte more on this subject?
I'd be very grateful if you could elaborate a little bit further. Cheers!

Also visit my web-site; unsecured loans reviews
Here is my blog post personal loans 85000