14 Haziran 2011 Salı

BALKON KONUŞMASI

Kamera; Güven  İstanbul
Değişen, gelişen şehir; güya! Sürekli yükseliyor
yüksek ve ruhsuz binalar ile göklere doğru.
Belki de arınmanın, temizlenmenin
yerküre üzerinde olmayacağını anladılar,
göklere uzanmak isterler...
BALKON KONUŞMASI



 Başbakan her seçim sonrası zaferinin dumanları tüterken beklenen balkon konuşmasını da yaptı. Oy verenlere de, vermeyenlere de teşekkür edip tümünü kucakladığını söyledi.

 Siyaset meydanlarında kalbini kırdıklarından da; “varsa, özür diliyorum” dedi. Yani, kalbini kırdıklarından pek emin değil ama… Kendi adına da, arkadaşları adına da; “hakkımı helal ediyorum” diyen başbakan; kalbini kırdıkları varsa, onlardan da helallik istedi.

 Ne büyük bir arınma, ne büyük bir temizlenme gösterisi; tanrım! Peki, binlerce insan; “helallik vermiyorum” diyor, acaba bu sesi duyup da duymazdan gelmenin püf noktası, vicdan tartısı nedir? Çok zor bir soru! Cevabı, aklın çok ince detaylarında saklı…

 Başbakan Erdoğan, sık sık helallikten, demokrasiden söz etti. Birlikten de, adaletten de söz eden başbakanın sözleri ustalık döneminde nasıl bir birliktelik sağlayacak; bu güne kadar sağlanamamış ve hızla çözülmeye başlamış yüce halkımın merak eden kişilerinden birisi de benim.

Başbakan Erdoğan kalbini kırdıkları varsa, onlardan helallik isterken, ben niye “helal olsun” diyemedim”

Başbakan demokrasi ve adalet derken, ben niye demokrasi ve adalet heyecanı yaşayamadım!

 Başbakanı dinleyen ve zaferlerinden başı dönmüş topluluk, sık sık; “kıskananlar çatlasın” seslerini gök-kubbe içinde çınlatırken, yine başbakan girdi araya. Ve müthiş bir filozof dinginliğinde; “çatlamasınlar be, onları da aramıza alalım.” Diyerek, büyük hoşgörüsünü, büyük birleştiriciliğini de göstermiş oldu. Başbakan sözünde; sözlerinde durursa ülkenin ileriye gidişi baş döndürücü bir hız alır; ama ya durmazsa!

 Başbakan, artık kibirlenmeyeceklerini, böbürlenmeyeceklerini, efendi değil, hizmetkâr olacaklarını söylerken; başbakanın hizmetkârlığına ben niye inanamadım… Bize hizmetkâr olanlar, her geçen gün daha bizden kopar, zırhların içine bürünürken, biz efendiler her geçen gün daha açıkta kalmanın efendiliğini yaşıyoruz; bu nasıl bir efendiliktir acaba?

 Meydanlarda olan meydanlarda kalsın, diyen başbakan; helalliğe, demokrasiye bu kadar inanırken; küstürdüklerinden, helallik alamadıkların hakkını nasıl ödeyecek? Hangi inançla iç huzura kavuşacak?

Ben bu ekibe de, bu güzel halka da HELAL olsun diyorum…

Güven Serin

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Herkes layık olduğunu yaşar..Bizler de birlik olamamamızın,bu memlekete,Atatürk'ün emanetlerine sahip çıkamamızın cezasını daha da fazla çekeceğiz..Laiklik elden gidiyor,biz daha uyuyoruz..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba Gizem. Bazen şüphelenmiyor değilim; gizli ve çok büyük bir güç 70 yıldan bu yana bizim beynimizi kontrol ediyor, diye. Bazen, öfke, bazen şiddet, bazen suskunluk ve bazen belgesellerdeki öküz başlı antiloplar gibi tozu-dumanı katarak birbirimizi çiğneme törenleri yaptırıyor bize... Bizin, biz olması, kendimiz olmamız sanırım bir rüya... Var olanlar, kendi iradesini büyük bir güç harcayarak elinde tutanlar da nadide çiçekler gibi oradan oraya savrularak yaşam bulmaya çalışacaklar...

Swotpisces dedi ki...

helaal bence de. :)

GÜVEN SERİN dedi ki...

İçimden geldi, bir kez;hatta yüz kez helal olsun be:))