20 Temmuz 2010 Salı

KİM KİMİ KANDIRIYOR



Kamera; Güven  Muradiye Camii Manisa
Usta; Mimar Sinan

+
Kamera, Güven   Muradiye Camii
Tam tamına 425 yaşında.
Yeşillikler içinde bir bahçe ve Tanrı'ya daha
yakın olabileceğinin felsefesine inanılmış
bir mekan. Baz insanlar Tanrı'yı taş bir
yapının sanat süslemelerinin yanıbaşında
bulurken; bazı insanlar dağlarda, vadilerde
bulabilir. Önemli olan; Tanrı'yı gök
gürlemesinden önce de hatırlamak,sağnak
yağışın tatını da Tanrı ile birlikte çıkarmak...

KİM KİMİ KANDIRIYOR



Atalarımız; “ çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz.” demişler. Elbette başka sözler de söylemiş atalarımız; “ Söz gümüş ise sükût altındır.” gibi… Sanki konuşmamaya, haklarımızı aramamaya, doğru tepkileri zamanında göstermemeye yemin etmişiz! Büyülü bir el; bu halkı lanetli bir senaryonun içine atmış da biz harika bir oyun oynuyoruz…

İktidara yani başbakanımıza göre her şey yolunda gidiyor. Rakamlar yalan söylemez! Her şeyimiz rakamlara göre ayarlanmış. Büyüyen bir ekonomimiz varmış… Dünyada önemsenen bir ülke olmuşuz… Bugüne kadar yapılan yatırımlar TÜM Cumhuriyet dönemi yapılmamış…

Bir başka rakamlar da, açlık sınırından, fakirlik sınırından söz ediyor. Yani 1500 TL’nin altında kalanlar aç! Yani; 2500 TL’nin altında kalanlar fakir. Bir başka bakanımız İzmir’den sesleniyor. Değerli halkını önemsediğini onların derdinin halkının “EKMEK” derdi olduğunu söylüyor. Keşke bütün dertler ekmek için olsaydı. Elli yıl önce yaşayan dedem için yılda on çuval un ve beş teneke yağ temin etmek; bir kışın rahat geçeceğinin habercisiyken; şimdiki zamanda sadece ekmeği düşünüp şükür etmek; uygarlığın en büyük ayıbı değil midir? Elbette muhtaçlık insanı adam eder. Muhtaç edeceksin ve sonra da büyük adamlar kılığında “ekmek” dağıtacaksın…

Aynı zamanlarda doğup ve birbirine yakın zamanda ölen iki insandan söz edeceğim. Birisinin son yolculuğuna, uğurlamasına Başbakan, Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı, Bakanlar, Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı katılır ve cenazesi büyük adamlarımız ile taşınırken, diğerine sanatçı ve yakın dostları katılmış sanatın soylu gözyaşları içinde uğurlanmışlardır.

II. Abdülhamit’in en yaşlı torunu Osman Nami Osmanoğlu Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazı ile toprağa verildi. Cenazede iktidarımızın en güçlü kişileri de neredeyse tam kadro katıldılar. Başbakanımız, Başbakan Yardımcımız, Bakanlarımız, Valimiz, Emniyet Müdürümüz ve ismini sayamadığım bir sürü büyük erkân… Osman Nami Osmanoğlu’na Allahtan MERHAMET diliyorum…

Başbakanımızın demokratik açılım toplantılarının son konukları kadınlardı. Başbakanımız, yumuşak ses tonu, babacan bakışı ile adeta dert yandı. Derdi çok birikmiş başbakanımız güzel ve bakımlı kadınlarımız ile dert ortaklığı yaptı.

Başbakanımız adeta içimi acıtarak o merhametli ses tonuyla; “Kapılarını bize kapatanların kapısını çalmaktan kaçınmadık. En az kapısını çaldığımız 3’tür. 3 kez kapısı çalınmıştır ama kapısı çalınanlar en büyük hakaretleri yapmıştır. Bakınız değerli arkadaşlar bu ülkenin başbakanı Necip Fazıl Kısakürek ile Nazım Hikmet Ran’ı aynı cümle içinde yan yana kullanmıştır. Kıyamet kopmamıştır! “

Acaba Sayın Başbakanımız bu ülke insanının Necip Fazıl Kısakürek için de, Nazım Hikmet Ran için de sevgi ve saygı beslediğini bilmiyor mu? Bu ülkenin siyasetçisi soylu siyaseti raydan çıkarmasaydı bu ülke insanı sağ ve sola, karanlığa, yobazlığa ve oldukça kalın örtülerin altına da bu kadar büyük istekler ile girmezdi.

Aynı yaşlarda ve aynı zamanlarda farklı yerlerde yaşamış iki insan ölüyor. İkisinin de yaşı 80’geçmiş. Birisi, bir dönemin büyük geçmişine imza atan atalarımızın en yaşlı torunuyken, diğeri de Ege’nin efsaneleri içinden doğup gerçeğin harika sanatına dönüşmüş sanatçısı, yazarı, bestecisi olmuştur.

Büyük besteci, yazar; Selmi Andak gök kubbenin uçsuz-bucaksız maviliğinin altında sıcak bir yaz günü sanatçı ağırlıklı sevenleri ve dostları tarafından uğurlanırken, Sultan II. Abdülhamit’in en yaşlı torunu da Fatih Camii’nden en güçlü erkân tarafından; Başbakanımız, Başbakan Yardımcımız, Bakanlarımız, Valimiz, Emniyet Müdürümüz, Siyasetçilerimiz tarafından uğurlanmıştır.

İki insana da Allahtan RAHMET diliyorum. En içten ve en samimi dileğimle…

Acaba diyorum; kim kimi kandırıyor? Nazımı da, Necibi de aynı cümlede anan ve her ikisi için de yüksek saygı besleyen değerli Başbakanımız ve her fırsatta ağlayan Başbakan Yardımcımız neredeyse tüm hayatını müziğe, sanata adamış bir efsanenin cenazesinde bulunmaktan dolayı büyük onur duymazlar mıydı? Yoksa orada olup, Selmi Andağın sanat dolu tabutunu taşısaydılar; KIYAMET KOPAR tabanlarının ekseni kayar mıydı? Diye düşünüyorum ben!

Güven



















2 yorum:

Adsız dedi ki...

Vallahi sevgili Güven tüm olanlar öyle bir çileden çıkardı ki beni benim de kendimi dağa taşa vurasım geldi.Kim kimi kandırıyor bilmiyorum, bu bulanık suda kim kimi avlıyor.Ama emin olduğum bir şey var biri bizimle fena dalga geçiyor.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Eyvallah Ruhgezgini. Daha çok söyleriz;türküleri, ağıtları. Ustanın dediği gibi; türkülerin boyu km, km. Ölümün boyu bir karış...

En taze, en anlamlı, en güçlü ümitlerimiz; onlar da tükenmemeli.