19 Temmuz 2010 Pazartesi

EKSİK BİR ŞEYLER VAR

Kamera; Güven -   Çeşme

İnsan, bir şehirde en iyi veya en mütavazı yerde
kalabilir. İnsan, en iyi veya en nütavazı besinleri
yiyebilir. Ama insan; o şehrin arka sokaklarını,
tepelerini, yalnızlığını fark edememiş,tepelerde
yaban keçisi gibi dolaşamamışsa; eksik
bir şeyler kalacaktır kendinde :))


EKSİK BİR ŞEYLER VAR



Yakın bir tanıdığım çok kısa zaman önce zengin oldu. Milyonlarca insanın uğruna öldüğü, taklalar attığı, yalanlar söyleyip kurnazlıklar yaptığı paraya sahip oldu. Her gün fakirleşen, fakirliğe “hak getire” diyen milyonlarca canlı…

Fakirliği onurlu bir seçim hakkı görüp, maddiyatın yüksek tepelerine çıkmayanları da alkışlıyorum. Zenginliği bir erdem sayıp yükseklerde gezinenleri de selamlıyorum. Alkışlıyorum alkışlamasına, selamlıyorum selamlamasına ama “Eksik bir şeyler var!”

Ülkemiz insanı daha eğitimli, daha okur-yazar oldu. Kitapların, gazetelerin, tiyatro biletlerinin satışında eksik bir şeyler var… Reklâmı bol, tanıtımı bol kitap ve filmler ilgi görürken, hayatın harika gerçeğine, folkloruna gönül açmış eserler ve sanatçılar küstürülmüş bir şekilde görmemezlikten gelinir. Eksik bir şeyler var!

İzmir’de yeni kurulacak üniversitenin ismi kıyametin tartışmalarını hatırlatır. CHP’li Milletvekilleri Atamızın annesinin ismi ZÜBEYDE HANIM olsun diye önerge vermişler. AKP’li vekiller de bu önergeyi kabul etmemişler. Sanırım kendilerince çok haklı sebepleri vardır! Bu değerli zatlar; cumhuriyetin kurucularına, küllerinden doğuşuna katkı sağlamış insanlara bir türlü gereken saygıyı-sevgiyi duyamadılar; “ Eksik bir şeyler var.”

Yedi birincisinin olduğu LYS sınav sonuçlarına göre 10 bin kişi de sıfır çekmiş. 784 bin aday da 180 puanı aşarak üniversiteli olmaya hak kazanmış. Eğitim, yaz-boz tahtası haline geldiği sürece; eğitim, taptaze ideolojiler koktuğu sürece; her ilçeye bir üniversite de açsak; isimlerini en sevdiğimiz insanlar ile onurlandırsak; denge bir türlü çoğula yayılamayacaktır. Zoraki yükselişin desteğini alan çocuklar, ezberin kamçı ve korkusunu yiyen gençler; yarınların harika güvencesi olamayacaklardır; “Eksik bir şeyler var.”

Çocuklarımızı aynı vatanımızı sevdiğimiz gibi sevdik. Onların kulu-kölesi oluruz. Onlara canımızı veririz. Çocuklarımız daha doğar doğmaz; kulluğu, köleliği öğrenir ve öğretilirse; canların çok kolay gidebileceğine inanırsa; eğitimin o harika sörflerini yaşama doğru yapabilirler mi? Eğitim ve öğretimin insana açılan kapısı sadece dolarlar, muhteşem zenginlikler olarak algılanırsa; bitmeyen işkence taptaze bedenlere yaşarken de acılar vermez mi? Verir elbet verir. Çünkü ; “eksik bir şeyler var.”

Her gün, hemen hemen her yerde, birkaç kişi bir araya gelip “ne olacak bu ülkenin hali” derler! Derler demesine ama az ötede bir vatandaş ; “ne oluyor” kuyusuna düşse, bir başka vatandaş; “ ne oluyor” bataklığında çığlık atsa, bir orman yeni tutuşmaya başlasa, ağır ağır bir dağ kaysa, yaşlı bir çınar kesilse; uykuya yatmış uykunun bile onurlu tadına varmamış pişkinler yine de bir çözüm bulamaz. Ne oluyor diye diye, ülkenin içine edilir, ülkenin soylu halkı birbiriyle yabancılaşır da hâla “NE OLACAK” derler. Bu ne olacak deyişleri güzel dünyada bir arpa boyu yol almaz çünkü “Eksik bir şeyler var.” …

Büyük kalabalık bir türlü büyük felsefelere, büyük düşünürlere, düşüncelere yakın saymaz kendini. Öteki, beriki derken, nerede duracağını, nasıl bir hayatın kendi ellerinde olduğunu algılayamadan hayatın büyük kalabalığı içinde yapayalnız yaşar ve ölürler. Büyük ve çılgın kalabalıkların ne zengini, ne de fakiri onurlu bir yaşam sürerler. Zengin malını saklamak ile meşgulken, aç ve fakirler; zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali; hem çeneleri, hem bedenleri, hem de ruhları çalışmamışlığın yorgunluğu içinde ölürler.

Zenginlik üç kuşağa yayılıp sürmedikçe, alın teri, disiplin ve bilgi ile yoğrulmadıkça; fakirliğe, kargaşalara gebedir. Fakirlik, bilgiye, öğretilere, çalışmalara, doğruluğa, gerçeğe uzanmadıkça; karnı şiş tokluğu hayal edip ; “aç tavuk kendini buğday ambarında görür.” türkülerini sayıklayacaklardır.

Birileri çıkıp büyük kalabalığa artık oyunun bittiğini, gerçek hayatın başladığını; gerçek hayatın içinde çalışmanın da, dinlenmenin de, sanatın da, sporun da, kitapların da olması gerektiğini anlatmadıkça; “ Eksik bir şeyler “ kalacak…

Bir ses, bir soluk ve binlerce sesi, soluğu duyar gibiyim; “ Koyun can derdinde, kasap et derdinde.” Be adam! Diye sesleniyorlar. Elbette seslenecekler; öyleyse; EKSİK BİR ŞEYLER VAR…

Güven

5 yorum:

bilge dedi ki...

evet maalesef eksik bir şeyler kalacak o eksiklikleri tamamlamaya çalışanlarada hadi ordan diyecekler...
ne olacak bu memleketin hali ibaresi bir fıkrayı getirdi aklıma almanyada 3 alman bir türk restorantında oturmuş ilk kez rakı içeceklermiş..içmişler biraz sonra almanın biri diğer arkadaşlarına dönerek ne olacak bu memleketin hali demiş..
yine anlayana anlamak isteyen güzel derslerin verildiği güzel bir yazı olmuş sevgili güven..dostlukla..

İŞlerim dolayısıyla izmirdeyim gelir gelmez yazını okudum..misafirlerim var ..yarın bir gurup daha geliyor..yine uzun bir süre yokum..:)

Adsız dedi ki...

Sevgili Güven
vallahi şiir gibi bir yazı olmuş. Elleriniz dert görmesin.Zenginlik bizim içimize yansımadıktan sonra paçalarımızdan aksa ne olur.1980 lerde başlayan köşe dönmecilik milletimizin ruhuna öyle sindiki hepimiz zengin olmadan mutlu olamayacağımıza inandık inandırıldık.Parasız olmuyor evet ama kültürsüz,bilinçsiz,eğitimsiz bir zenginlik de hiç bir beden de şık durmuyor.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Bilge; Ne şanslısınız bol bol misafir ağırlıyorsunuz. Kolaylıklar dilerim:)) Fıkra hoştu. Sanırım harika bir kültürümüz var. Disiplinli Almanlara bile bulaştırdığımıza göre:)) Ne olacak; diye diye; ne olmadığımızın boş bakışlarını vade sonu yaparız.Elbette kurtuluş hiçbir zaman bu dünyada aranmaz...Aranamaz...
------------------------
Ruhgezgini; 1980'li yılların kahraman insanları ne kadar övünseler azdır kendilerinle. Bu övüncün içinde sanat, felsefe,şiir,tarih olsaydı keşke de onların övünçleri karanlığın içinde kaybolmasaydı...

Diye düşünür ben...

Basak dedi ki...

Güven bu güzel yazı için ellerine sağlık diyorum. Her satırına katılıyorum. Bizler artık dayatılan, sanal bir dünyada yaşıyoruz, kendimiz olma çabamız bu yoğun baskı altında ne kadar gerçek, o da tartışılır. bir şeyler hiç bu kadar eksik olmamıştı ne yazıkki...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Hoşgeldin Başak. Bir şeyler hisseder gibiyim. Karartılmış,dayatılmış kuru yaşamlarımaza; sanki bir yerlerden ışık sızıyor! Sanki bir yerlerden sular damlıyor bir türlü ölmeyen köklerimize...