14 Haziran 2010 Pazartesi

İÇİMİZDEKİ MAZİ

Kamera; Güven      Tekirdağ

Bu sahneden bir usta geçti. Yaşarken efsane
olmuş; Edip Akbayram geldi ve geçti...

Kamera; Güven        Tekirdağ
Gençler Edip Akbayram'a seslendi. Edip,
onlara. Edip, harika duruşu, sanata
yüreği ile sarılışı; insanlığın nasıl insan
kalınacağının da duruşuydu.

Kamera; Güven  

Kimi , Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz, dedi!

Kamera; Güven

 Onuruyla, ilkeleriyle, sanatıyla yaşamış ve
var olmuş bir baba.
Kızı Türkü ile o kadar çok mutevazı bir
gurur yüklüydü ki, baba olup da,
yüreği taş olmayanların gözleri
nemlenmiştir.

Kamera; Güven 

Bazen, Nerde Kaldın Kibar Gelin, bazen;
Sen Gittin Gideli, bazen; Motorları Maviliklere
Süreceğiz Çocuklar dedi.

Bazen Sabahattin Ali'yi, Nazım Hikmet'i
Aşık Mahzuni Şerif'i andı. Onların
yüreğinden, vatan sevgilerinden,
aşklarından, şiirlerinden seslendi.

Kamera; Güven  Yüze Düşen Işık

 Ninelerimiz; yüzdeki ışıktan sözederlerdi. Ve ben
tüm hayatım boyunca yüzlerdeki ışığı aradım.
Çok insanda gördüm ve buldum. Ama çok az
insanda o ışığı, bireysellikten toplumsallığa,
inasnlığa adanmış olarak farkedebildim...

Kamera; Güven  Sanatın Gülüşü

Gülmek her insana yakışır ama bu adama,
bu sanatçıya bu kadar mı güzel yakışır! :))
Aldırma Gönül ile hoşçakal derken, tüm insanlar
belki de içimizdeki eksik insanlık için ayağa
kalkmıştık. Sanki, bir uzay gemisine binmiş,
yüzyıllara geri dönmüş ve özlediğimiz çağlardan
geçerken, garip bir sevgi hüznüne kapılmıştık.





                                  İÇİMİZDEKİ MAZİ


İnsan bedenine yazılan maziyi söküp atabilir mi acaba? Mazi, ne kadar derin ve acı yaşanırsa o kadar mı kalıcı olur? Yoksa maziyi besleyen onu aşırı önemseyen beden ve ruhumuz mudur? Mazi, ne yerle bir edilebilir, ne de hiç yaşanmamış kabul görür. Mazi, abartmaya da, insanüstü hale getirmeye de gelmez.

Cumhuriyet kitap ekinde Gamze Akdemir’in Erendiz Atasü ile yapmış olduğu söyleyişi de bence her insan kendi mazisinden bir parça bulacaktır. 63 yaşındaki yazar bize ve mazimize dair önemli tespitlerde bulunuyor.

Maziyi Düşünmek…

“Alışkanlıklar zincirinde olagelen bir kırılma, hayal kırıklığı, küskünlük sonucu başlayan hesaplaşmalar… Ah vah demeler değil ama kuşkusuz ah mazi demeler, hani kıyısından içsel inziva, burulmalar… Hayattaki en mutlu o an’a adanan ömürler… Maziye yönelik yaşamam ama maziyi sık sık düşünürüm; kendimi ve bana yakın olmuş insanları daha iyi anlamak için. Mazi içimizde sürüp gider. Hiçbir zaman silinmez. Onun izlerini taşır onunla yaşamayı öğreniriz. Gençliğine dönmek ister misin deseler, ‘kesinlikle istemem’ derim. Gençlik çok acılı bir dönemdir. Bu meselenin bir bölümü! Bir de öbür yanı var; o da şu: Scott Fitzgerald (Gece Güzeldir) romanında bize şöyle der; ‘Ruhun yaraları yanlışlıkla derideki yaralara benzetilmiştir. Oysa yitirilmiş bir insan, ya da bir hayat parçası, kaybedilmiş bir organa benzer. Onsuz yaşamak öğrenilir; yıllarca akla gelmeyebilir. Ama günün birinde o organı özleyecek olursak, bu sızının devası yoktur.” diyor Erendiz Atasü.

Anlaşılan o ki her insan mazisi ile yaşamayı, barışık olmayı öğreniyor. Veya öğrenmek zorunda! Aynı zamanda mazinin hatırlanan sızılarını işe, şiire, hikâyeye, resme, fotoğrafa çevirmek zorunda… Yoksa! … Mazi, bazen bir rüzgârın esintisi ile birlikte ve acımasız soğuğun da tetiklemesiyle acı vermeye başlar. Beden savunmasız bir haldeyse, bir taraftan kuzey rüzgârı, bir taraftan da keskin bir soğuk; mazinin sızısını korkunç bir çığlığa da dönüştüre bilir!

Mazimiz, ne kadar acı, ne kadar sevinç ve ne kadar kirler ile dolu olursa olsun; insan yaşadığı an’ı mazisi ile barışık bir hale getirebilir. Bıkmadan vereceğim örneklerden birisi; bataklıkta açan bir çiçeğin hikâyesidir.

Bataklık kokar… Bataklık yanlışlığı affetmez… Bataklık hastalık üretir… Ama bataklığın kokan, pis su ve çamurunda harika çiçekler de yetişir. Bu çiçekler, mazisi ile barışık ve o anın keyfini çıkaran güzel bitkilerin harika başarı hikâyesidir. Elbette çöl kaktüslerini de unutmadım…

Gamze Akdemir’in Erendiz Atasü ile davam eden söyleyişimi bir başka yöne dönüyor;

Bütün Seçimler Seçeneklerle Kısıtlıdır.

“Kişilikli bir insan önemli yaşam dönemeçlerinde seçim yapar, karar verir. Kararlar ve seçimler pek seyrek olarak tümüyle özgür iradenin yansımasıdır. Çünkü bütün seçimler, seçeneklerle kısıtlıdır. Seçenekleri oluşturmaksa çoğu zaman elimizde değildir. Bu bir gerçek! Ancak, kendine acıma üretken bir tutum değildir ve hiçbir fayda sağlamaz. Her insan bir bakıma kurbandır. Biz ne yazık ki bireyselliğin gelişmediği üşengeç bir toplumuz; dolayısıyla başımıza gelenlerde kendi katkımızı hesaplamaktansa, değiştirebileceğimiz halde boyun eğdiğimiz koşulları aşılmaz görmeyi ve göstermeyi yeğleriz. Dolayısıyla kendimize acımakta üstümüze yoktur. Popüler kültür denen nesne de bu değirmene su taşıyor. Edebiyatta bu yola girdiyse vay halimize!” diyor sevgili yazarımız.

Biz nerede yanlış yaptık? Biz nasıl bir dönüşüm yaparak daha huzurlu yaşarız? Ve popüler kültür diye yutturulan gerçekdışlılığın harika gösterimleri bize en ilkel zamanların mazisini bile özletecektir diye düşünüyorum…

Önemli veya önemsiz olan yaşam dönemeçlerine ait mazimizi iyi anlamalı derim. Mazinin bize taşıdığı korkuları, ayıpları, acınası duyguları yazarımızın da bilgece hatırlatması ile iyi irdeleyelim, iyi hesaplayalım…

Yoksa! Yoksa daha çok kurtarıcı arar, daha çok düşmanlar yaratırız. Mazimize de düşman kesiliriz.
Güven

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ne güzl insandır o.Ne büyük sanatçı.En gündemde olduğu zamanlarda bile şimdikiler gibi şöhretini sevenlerinin burnuna sokmayan gerçek sanatçı.Çok severim "ben küçük bir çocukken 4-5yaşlarımdayken bir yerlerde karşılaşmışız ve ben onu tanıyınca şaşırmış" böyle de küçük bir anımız var annemin anlattığı benim çok küçük olduğum için hatırlayamadığım.Allahtan onun gibi sanatçılar var bu ülkede.