12 Haziran 2010 Cumartesi

BEN KAYBETTİM

Kamera; Güven 
Efes Kütaphanesi
Efes Harabelerinin sembol olmuş, bence en önemli
yapılarından birisi. Zamanında On binden fazla
kitabın bulunduğu insan ile evran arasında
bilgilerin felsefeye, ilime, sanata dönüştüğü
huzurlu yer...


Kamera; Güven         EFES-SELÇUK
Görünen mimarinin harika işçiliğine duyulan
ilgiden çok görünmeyen ruhların dokunuşları
aldı getirdi beni.:))


Kamera; Güven
Yamaç Evleri
Metin ile burada iki gladyatör gibi çarpıştık. :))
Metin, daha pratik, Metin daha güçlüydü.
Ve yirmi dört bin kişiden oluşmuş seyirci;
alta düşmüş benim ölümümü istiyordu. .))
Metin, haykıran seyircilere baktı. Ve seyircilerin
baş parmakları aşağıya dönüktü. Metin, o an,
yapması gerekeni yaptı ve beni öldürdü. :))


Kamera; Güven
Akar sulu genel tuvalet
Buraya gelen turistlerin en çok eğlendikleri yer.
Burada yaşayan insanlar birlikte hem
tuvaletlerini yapar, hem de sohbet ederlemmiş.
Sanırım, o zamanar utanma etek ve
pantolon altına gizlenmemişti. :))


Kamera;Güven
Efes Tiyatrosu
Efes harabelerinin en önemli yapılarından biris
Burası sanat, felsefe üretirken aynı zamanda
ölüm de üretiyormuş. Bu diyarda o zaman,
gladyatörler de çarpışırmış. Kim bilir nasıl
ne şekilde, ne kanlı dövüşler yaşandı!
İnsan, sanata, ilime, felsefeye yakınken bile
bedende gizlenmiş hırsa, öfkeye, şiddete
öncelik veriyor.


Kamera; Güven   
Efes Harabeleri
Şimdi gösteri zamanı :))


Kamera: Güven
Efes
Aylardan hangi ay olursa olsun her ağaç topluluğunun
rüzgar ile ayrı bir işbirliği vardır. Kavağın, söğüdün
çınarın türküsü ayrı ve özeldir.Ama bir da çam
ağaçlarının rüzgar ile işbirliği yapıp da söylediği
bir türkü var ki; beden, et-kemek ve kan olmaktan
öte bir şey olur da isim koyamazsınız...

                          

                   BEN KAYBETTİM


Efes harabelerindeyim. Neredeyse 150 yıldan bu yana kazılıp gün ışığına, insanlığa sunulan ünlü harabeler… Güneşin göğü, toprağı, mermer ve taşları ısıttığı yerdeyim. Dinlenme ve not alma zamanında gölgenin minnet ile arandığı antik şehirde küçük bir ağacın koyu gölgesinde mola verdim.

Efes’in taşlarına, mermerlerine, sütunlarına dokunup gitmek istediğiniz bir tarihe gidebilirsiniz. Hayal gücünüz tarih bilginiz ne kadar kuvvetliyse gezintiniz de o kadar anlam yüklü olur.

Yılda 1,5 milyon turistin geldiği bu diyarı benim gibi gezdiği ve kendince anlamlar, hatıralar yüklendiği antik şehir; yine turistler ile dolmuştu. Gurupların rehberleri anlatımlarına daha bir heyecan katmak adına hikâyelerini süsleyerek anlatıyorlardı. Kimi İngilizce, kimi Türkçe, kimi de Almanca efsanelerin içine girip çıkıyordu.

Efes Harabeleri tam manası ile gün yüzüne çıkarılsa buraya gelecek insanları koyacak yer bulamayız. Geçmişi M.Ö. 6000 yıla kadar giden, birçok uygarlığın yeşerdiği ve yok olduğu yerde; uygarlıklar adına oldukça önemli eserler var. Büyük çoğunluğu da hâla toprak altında çıkarılmayı bekliyor.

Kitaplığı, tören alanları, limanı, tiyatrosu, sunak yerleri, yamaç evleri, genelevi, hamamı ile insanı büyüleyen harabeler; tüm insanlığı kendine çekmeyi başarıyor. Yılda 1,5 milyon turist o bölge insanı için oldukça büyük bir önem arz ediyor.

Manisa, Denizli, Selçuk derken şimdi de Efes Harabelerindeyim. Bir yıllığına almış olduğum müze kart ile bedavaya girmiş olduğum bu şehre kim bilir kaçıncı kez geliyordum!

Sıcak varmış; kime ne? Yanınızda fotoğraf makineniz, not alacağınız kâğıtlarınız ve kaleminiz, bir yudum da suyunuz varsa ve sizi taşıyan sağlam ayaklarınız, duruma ayak uyduran bedeniniz bir bütün olarak yanınızdaysa; değmen benim gamlı keyfime…

Elli yıldan bu yana kazılan yamaç evleri nihayet yeryüzüne çıkmıştı. Etrafı ve üstü korumaya alınmış yamaç evleri kısmen de olsa ziyarette açılmıştı. İşte bu gezimin unutulmaz anı, kara mizaha dönüşen kazanma ve kaybetme durumu bu evlerde, harabelerin koruma altına alınmış, itina ile korunan yamaç evlerinin gişesinde meydana geldi.

Yamaç evleri ziyaretim ilk kez oluyordu. Zaten harabelere gelmeyeli de, on yıldan fazla olmuştu. Yamaç evlerinin giriş yeri çıkış yerinin çok ilerisindeymiş. Bir işarette yoktu. Sadece çıkan ortalıkta dolaşan turistler yasak denilen levhanın yanından geçiyorlardı. Onlar aşağı inerken, bendeniz de yamaç ev merakı yüzenden yukarılara uzanmak istedim. On beş-yirmi basamak çıktıktan sonra açık bulduğum bir kapıdan içeri girdim. İçerisi, sağa-sola dolambaçlı cam yürüyüş yollarıyla döşenmişti. Bir evden diğerine, şeffaf yollardan geçerek ilerledim. Saha çok geniş olduğu için birkaç fotoğraf çekip dışarı çıkmaktı amacım. Çünkü daha çok gezilecek yer vardı.

Yamaç evleri şaşkınlığı ve merakı içinde beni hızla aşağı getiren cam yolların sonunda bir sürpriz vardı. Millet yukarı çıkarken aşağı inen bir ben olduğu için beni gören gişe görevlisi;

“ Siz oraya nereden çıktınız?” dedi. Yukarı kapıdan yanlışlıkla çıktım desem de, ismini sonradan öğrendiğim Metin, hemencecik biletimi kesti. Biletimi o kadar hızlı kesti ki, benim itiraz edeceğimi, şart koşacağımı düşünmüş ki, daha yanına gelmeden; “ buyurun biletiniz. Madem girdiniz, paranızı ödeyin ve gezin.” dedi.

Bendeniz şaşkın! Müze kart ile parasız girdim, Manisa öğretmen evinde ucuza kaldım övünmesi içindeyken, bir anda öğlen yemeği yiyebileceğim on beş liram gidiyordu. Bildiğim tüm nezaket tepkilerini göstermek üzere Metin’e seslendim;

“ Metin, yapma yahu! Yanlışlık oldu. Daha doğru dürüst gezmedim bile. Zaten burasını gezecek zamanım da yok. Gel etme eğleme arkadaş! “ dediysem de, Metin; “ Ben anlamam arkadaş. Hem suçlu, hem güçlüsün be! Hem yasak olan yerden giriyorsun, hem de ücrete itiraz ediyorsun. Bileti al ve parayı ver. Şimdi bolca gez artık.”

Metin ile harika bir mücadeleye giriştik. Muhtemelen o diyarın insanıydı. Kara yağız bir adam. Siya saçlar, siya ten ve siyah bakışlarda; merhametten çok ceza verme isteği vardı. Tıpkı çok kızgın ve yüzü gülmeyen memurların her an, her zaman yaptıkları gibi! Yetir ki karşılarında biraz sessiz, biraz pısırık, biraz da cehalet ile beslenmiş insanlar olsun.

Burada bir uygarlığın gösterimi yapılırken, şimdi de Metin’in vazgeçilmez inadının gösterisi içindeydim. Turistler birer birer yamaç evlerinin yukarılarına süzülürlerken, biz Metin ile en seçkin kelimeleri, en albenili bir şekilde yapıyorduk. Metin kararlıydı. Bana on beş liralık bileti verecek kendince cezasını çektirecekti.

Son kozlarımı yine nezaketi bırakmadan oynamak üzere Metin’e seslendim; “ Metin, idare et yahu. Bak ben de kamu görevi yapıyor sayılırım. Gazeteciyim! “ O an Metin’e hangi mesleği söylersem söyleyeyim, Metin için hiçbir önemi yoktu. Aslında Metin için o biletin on beş liraya çevrilmesinin de bir önemi yoktu. Metin, oranın patronu o olduğunun harika bir seslenişini yapıyordu.

Metin, onur ve gururumdan taviz vermediğim nezaket dolu ricama karşın; “ Bak arkadaş ben de kamu görevi yapıyorum. Yanlış yerden girdin bir de itiraz ediyorsun!”

Ben ne yapsam Metin oralı bile olmayacaktı. Metin, bugün kurtarıcı rolündeydi. Metin; Nuh deyip peygamber demeyecekti. Metin arkası gelmeyen cümlelerine, uyarılarına kızgın bir yüz ifadesi ile devam ediyordu. Metin’e;

“ Lütfen susar mısın? Tamam, sen kazandın. Men yanlış yerden ama bilerek girdim. Buyur on beş liranı.” dedim. Metin’in yüz ifadesini görmeliydiniz. Bu zorlu mücadelede bazen kaybetmek üzere olduğu anlar olmuştu. Tartışmamızın birçok anında Metin ikna olur gibi bir bilete, bir bana bakıyor, sonra yine kararlı ve inatçı tutumu yüzü gülmez bir memura dönüştürüyordu. Metin kazanmıştı… Ben kaybetmiştim…

Taş harabelerin sütunlu ve kemerli olduğu gösterişli bir yerde, oturmaktan iyice cilalanmış antik bir kaya parçasına oturdum. Gölgem de iyiydi. Ve kalemim ile kâğıdım da benleydi. Metin’in yanından lanet okuyarak çıkarken, şimdi Metin’e neredeyse bana bir hatıra hediye ettiği için teşekkür ediyordum! Neden kaybettiğimi biraz irdeleyince; Metin’in dilinden konuşmadığımı anladım. Bir gerçek olan vardı ki NEZAKET bazı zaman kazanır bazı zaman da kaybederdi… Metin, nezaketten değil, daha güçlü bir ses tonundan, daha sert bakışlardan beslenen bir kültürün içinden geliyor olmalıydı...
Güven

5 yorum:

KİANA dedi ki...

Hayal gücünüz tarih bilginiz ne kadar kuvvetliyse gezintiniz de o kadar anlam yüklü olur. Bu çok doğru Barış.. Daha dün akşam eşim oğluma bölgelerle ilgili soruların arasında Efes'in hangi bölgere olduğunu sordu. Malum Bugün SBS sınavına girdi...Sonra ben devreye girdim biz Efes'i gezmişmiydik diye..Biliyorsun eşim Prof.Rehber... Adı-soyadı kadar iyi bilir tarihi yerleri ve bir o kadar da zevkli anlatır..Birtek eksiği var o da fotoğraf çekmez..En kızdığım yönü bu.. Biliyormusun Barış tanışmanızı yürekten isterim. Çok şey paylaşacağınızdan eminim..Allah Ecelden aman verirse karış karış gezmek istiyorum. Yurdun dört bir yanını..

Her gittiğin yerde bir Metin buluyorsun kendine:)))Abi vereceksin parayı, öyle gezeceksin.. Bir laf vardır eşim söyler çok güleriz..
Hem şöför mahalli, hem 25 kuruş..:))Hem anlatmışsın hem resimlemişsin..Ne deyem.. Çok hoş olmuş çok..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Kinana
---------

Bilginin, görgünün efendisi beyefendi ile tanışmayı ben de isterim.

Anlattığın hoş hikaye güldürdü beni :))

Evet dikkatli bir takipçi ve dostsun sen. Metinler hakkında uzun zaman önce bol hikayeler yazmıştım :)) Tüm hayatımı işgal eden Metinler :))

Hoşçakal; sevginin, dostulğun güzel yüzü.

Adsız dedi ki...

Bu şahane yerlere koya koya Metinleri koyarlar.Bilet bile kesse böyle turistik yerlere belli seviyede insanların konması lazım.Birde asgari ücretin üç kuruş olduğu ülkemde 15,00 TL ücret koyarlar.Bırakın yerli turisti o bölgenin yerlisi dört kişilik bir aile bile girip gezemez.Sonra niye insanımız cahil canım burnunun dibinde tarih derler.Hem bilgilendirici hem de yerelden kopmayan güzel yazılar için teşekkürler.

Selma Er dedi ki...

merhaba barış bey,efes'i çok çok severim..eskiden 1-2 yılda bir ege-akdeniz turuna gittiğimde efes ve meryem ana'yı ziyaret ederdim..ne yazık ki en son 15 yıl önce falan gittim..kızım pusette idi..eşimle nöbetleşe acele acele gezmiştik..oralarda çektiğim yüzlerce fotoğraf var..ama digital makina ile çekmek kısmet olmadı..o güzel fotoğraflarınız ve anlatımınızla paylaştığınız için çok teşekkürler..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Ruhgezgini;
---------

İşin garip olan tarafı, esas giriş ücreti 20 TL. Güya onu müze kart sayesinde ödemiyoruz! :)) Ama içeride Yamaç Evlerini gezmek isteyenler ayrı bir ücret 15 TL ödeyecek. :)) Aynı uygulama daha doğrusu garip uygulama Topkapı Sarayı Müzesi içinde de var.
Ücretten vaz geçtim, rehberlik hizmetlerini doğru dürüst yapabilseler çok daha ön açıcı olur.

Selma Er;
--------

15 yıldan bu yana çok şey kaçırmadınız. :)) Ben de en son 13 yıl önce gelip ara vermiştim. Efes Harabelerinde ortaya çıkarılan yer; Yamaç Evleri olmuş. Elbette buranın kendine has havası fırsat bultukça koklanmalı. Ağır bir geçmiş ile yüklü ruhların kokuları baş döndürüyor :))