29 Mayıs 2010 Cumartesi

BORÇ YİĞİDİN KAMÇISIDIR

Kamera ; Güven
EDİRNE
                                       ARKAOLOJİ ve ETNOGRAFYA MÜZESİ

                                          Ne oldu evladım başını niye tutuyorsun?
                                      Hocam,pek kıymetli saygı değer hocam!
                                          Evet evladım
                                     Başım ağrıyor. Çünkü evde annem ve
                                     babamın sürekli tartıştığına tanık
                                     oluyorum.
                                          Neden evladım?
                                      Neden olacak borç yüzenden Hocam?
                                      Hocam siz de borçlu musunuz bizim gibi?
                                          Ne borcu evladım? İnsanın bir Allaha
                                          borcu vardır. O da...
                                     Kulların kula, kulların devlete borcu olmaz mı
                                       hocam?
                                           Sus bre zındık. Yeter bre zındık evladım!
                                           Yeteeer. Gidenler gidecek.Adam olanlar
                                            kalacak...

Kamera; Güven  EDİRNE

Hocam, anlatılan bir hikaye
vardır eskilerden.
Ne hikayesi evladım?
Dıral dede varmış eskilerden. Hani ney üflermiş.
Evet evladım?
İşte Dıral dede o ney'i tüm hayatımız
boyunca çalarmış ama, nedense
insan öleceği zaman duyarmış.
Evet evladım?
Duyar ve hiç çekermiş. Kula kulluk
etmenin,kul hakkı yemenin, adeleti
çiğnemenin ve insan olamamanın
acısını çekermiş o an...
Evladım sen çok konuştun şimdi değneği
alacağım elime.
Ele destur hocam. Gözümüz yok hocam.
Açsınlar gözlerini hocam. Sağır Sultanın
duyduğunu duysunlar hocam. Çılgın bir
adaletsizlik ülkemin zeminini kaydırıyor
hocam.
Dıral dede ney üflüyor hocam.

BORÇ YİĞİDİN KAMÇISIDIR


Ne varsa eskilerin sözlerinde, anlatımlarında var. Elbette ; “Borç Yiğidin Kamçısıdır.” Bunu kim reddedebilir ki? İstersen kabul etme, ben borçlanmayacağım de! Günde seksen kez cep telefonumuza gelen mesajlarda bankaların nasıl ve hangi şartlarda kredi vereceğinin haberleri var. Televizyonlarda da öyle! Reklâmın ve reklâmcının adaleti yok gibidir. Tüten en son ocak dahi reklâm ile tanıştırılıp bir şekilde borçlu kılınmalıdır.

Borçlunun kamçısı borcu verenin elindedir. Canı istedikçe kamçı önce havaya kalkar ve çok özel bir şaklama sesi çıkarır. Daha sonra borçlunun borçtan dolayı pörsümüş bedenine iner. Sağlıklı bir kamçılama işi olmasa da kamçı bedene sımsıkı sarılır. Ve tekrar geri çekilip, ayni işlem beş, on kez tekrarlanır. Kamçı, şaklamamın ötesinde incecik bir iz de bırakır geride. Hatta bir iz değil birden fazla izler; borçlunun onur nişanı gibi pembe ve kırmızı karışımı gülümser semirmemiş sıska bedenin üzerinde.

Borcun kamçısı indikçe ve kamçı acı dolu onur nişanları bıraktıkça, bedenin sahibi olan YİĞİT adam daha bir yiğitleşir. Ama bilinen yiğitler gibi dik durmaz. Bilinen yiğitler gibi gönlü zengin, gözü açık ve yardım sever de değildir. Zaten bilinen yiğitler gibi olsaydı, borcun kamçısına teslim olur muydu hiç?

Yiğitlerle dolu olan bu memleket bu kadar kamçı şaklaması arasında bu kadar sessiz kalıyorsa, yiğitliğin tanımı da tekrar anlatılmalı derim! Eskiden kalan yiğitlik yitiktir artık…

Yiğitlik anlayışımız kaçma ve sinmeye endeksli hale gelmiştir. Kimse borcun kamçı olacağını, yiğitliği destekleyeceğini de sanmasın. Borç kişisel olmaktan çıkmış tüm devletin da sığındığı bir kamçı beslenmesi haline gelmiştir.

Devletimiz borçlanıyor. Devletimizi örnek alan belediyelerimiz de borçlanıyor. Koskoca devlet ve belediyeler borçlanırken insanlarımız borçlanmasın mı? Elbette el birliğiyle borçlanalım. Neden? Çünkü hâla ; “Borç yiğidin kamçısıdır” inanışını sürdürüyoruz.

Direnen kendi yağı ile kavrulup bütçe sanatını öğrenmiş çok az da olsa borçlanmamış insanlarımız vardır. Bu güzel ve akıllı insanları ellerim acıyana kadar alkışlıyorum. Bu insanlar kendileri ile ne kadar övünseler azdır.

Borçlanmamış, kamçının incecik acılı türküsünü bedeninde hissetmemiş dostlarımızın en önemli desturları da; “ Borç yiyen kesesinden yer. Ayağını yorganına göre uzak.” sözleridir. Ne güzel!

Bu hengâme arasında en büyük olan en fazla borçlanırken çok hızlı fakirleşmeler, iflaslar ve yitik yiğitler oluşuyor. Ülke yeniden kendi kahramanlarını yaratıyor. Uyanık, iş bilir veya çok iyi bütçe yapıp harika bir harcama disiplini yapan insanların oluşturduğu bir avuç kahraman…

Elbette borçlanmanın da bedeli bol acılı, bol yanık sesli kamçılardır. Kimler için? Tabi ki soylu halkımız için. Ya devletin borçları? İş bilir yüksek bürokratlar işini iyi bildiği için şimdilik gemi su almadan gidiyor görünüyor. Peki, anlı-şanlı ve çok çalışanlı belediyemizin borçları ne olacak? Borç mazeretlerinden dolayı yatırım yapamıyor, hizmet veremiyorlar.

Sanırım belediyelerimizi de kurtarmak, oluşturdukları bataklıkları sivrisineklerden temizlemek için Çevre Temizlik ve Katı Atık ücretlerine kurtarıcı diye sarılmışlar. Bu yıl ki katı atık ücretleri tam tamına % 100 zamlıdır. Hiç şaşırmayın sakın! Bu kamçı belediyelerimizin borç bataklığının kurtulması adına alınmış çok yüce bir karardır. Nasıl olsa kamçılanmaya alışmış halk; bir şekilde belediyeden de bir kamçı yesin; ne olur?

Semirmiş bedenin kaslı kolu elinde tuttuğu deri kamçıyı büyük bir iştah ile indiriyor. Kamçı her kalkışta bir ıslak çalarken, her iniş de ayrı bir inleme törenine tanık oluyor. Semirmiş beden mutlu. Çünkü elinde bir kamçı var. Ve kamçısın boş kalmayacağı harika bir halk sonsuza kadar bitmeyecek gibi sırada bekliyor.

Borçlu beden kamçının her değişinde onurlu bir inilti veriyor. Onurlu beden yiğitlikten borçlandığı için bağırmıyor. Naralar atmıyor. Ama anlamadığım bir tek şey var; kamçıyı yiyen YİĞİT beden; neden başını öne eğiyor? Neden? …
Güven

Hiç yorum yok: