15 Mart 2010 Pazartesi

AHLAK ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR

Kamera; Güven-Bozcaada

İnsanlık gelişmesinin ayarını bir türlü
tutturamadığı için; bir taraf, zeka ve emek
ile yarattığı güzellikleri dünyada bulurken,
bir taraf da, yüksek ahlak adına; hep
arayacaktır güzellikleri başka dünyalarda!

AHLAK ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR


Kendimizi yeterince ahlaklı görüp ahlakın sorgulamasını yapmaya kalksak; hangi somut değerleri ölçülendiririz? Ahlak toplumdan topluma, yöreden yöreye değişen oldukça soyut kavramların iç içe geçmiş; belki de insanın en ilkel zamanlardan bu yana kendi yetenekleri, anlayışları ile birlikte kazandığı yasalar, davranışlar bütünü haline gelmiş.

Peki, çok sıkça ağzımıza aldığımız, neredeyse dilimizden hiç düşürmediğimiz; “ahlak” tam doğruluk, mutlak iyilik içinde nasıl ölçülendirilecek? Mucitlerin bu işi düşünüp bizler için bir ahlak ölçü aleti icat etseler ve biz bu ölçü aletini en çok “ ahlaklıyım” diyenlerin bedeninde denesek; acaba ahlak ibresi yukarı mı aşağıya mı iner bun çok merak ediyorum!
İnanın dostlarım AHLAK ÖLÇÜ ALETİ piyasaya sürülmeden yok edilmek istenilecektir. Hem de piyasanın, bizlerin yaşamını kontrol eden kendini sorumlu gören kişilerin tümünün onayı ile. Fakat bizler daha iyimser düşünüp oldukça adil, merhametli, adaletli, gözü yaşlı hükümetimizin bu işi kabul edip; ahlak ölçü aletini tüm ülkedeki vatandaşlar için mecbur tuttuğunu varsayalım!

Acaba domuz gribi aşısı olmakta oldukça korkak davranan AİDİS ile yaşamayı bile kültür haline getiren, radyasyon yüklü çayları HİÇBİR ŞEY olmaz diye halkına tanıtırken bizzat içen bakanın, köhnemiş maden ocaklarımızda ölen madencilerimizin bir yazgı gibi ölüme gönderen bizlerin; ahlak ölçüm aletine gelmemizi mecbur etseler; kaç kişi giderdi?

Ahlak ölçüm aletine giren ve gerekli testten çıkan vatandaşlarımızın, mesleklerini, bölgelerini, dünya görüşlerini bir kenara yazıp, ahlak cihazından aldıkları not ile karşılaştırsak; kim bilir ne GARİP insanların ahlaksızlığı ile karşılaşırız!

Bu işin ne sakal, ne örtü, ne de “aslan kükremesi” ile olmayacağının harika cevabını; ahlak ölçüm aleti sayesinde almış olurduk! Ne vatanperverler, ne hak yemezler, cumhuriyetçiler, milliyetçiler çıkardı ortaya da, alet bozuk mu diye bir-kaç kere bakmak zorunda kalırdık!

Belki de ahlaksız olarak kabul edilmiş bir erkek, kadın; ahlak ölçü aletinin bonkör davranması yüzünden en yüksek ahlaksal notu alacaktır. Biz, o ahlaksız görünen ahlaklı insanlara; ahlaklı bilinen ahlaksız bedenler olarak baka bilecek miydik? Hiç sanmam! Kim bilir; ne okkalı küfürler edecektik; o ahlak aletini icat eden mucide!

Sanırım, ahlak ölçü aleti, ahlaka bakış açımızı toptan sorgulamamıza, şekil ve ezberciliğimizi değiştirmeye başlamamıza neden olurdu. Bir kere bu ahlak ölçüm aleti acayip bir şekilde de suçlu bulunmaya çalışılırdı…

Bir taraf, bunun ; “ARAP” icadı olduğunu söyler, bu işin ZINDIK işidir diye haykırır. Diğer taraf; bu işte ABD, İsrail parmağı vardır deyip, bu olaya iyi bir parmak, yani el atıp harika senaryolar yazmaya başlardı. Ama asıl olan, ahlak ölçü aleti; ölçümleri yapmaya başlar ve ahlak anlayışımızı kökünden sarsmaya başlardı…

En üstün ahlaklı olanımız da, en alt ahlaklı olanımız da memleketin kalkınmayışını, talanın, dolanların oluşunu; nedense ahlaksız yabancılara ve onlara kanan yöneticilere bağlıyorlar. Ahlak adına bugünü kurtarmak isteyen yöneticiler; geçmişin ahlaksızlarına bin bir türlü lanetler yağdırıyorlar. Yarınları düşünen diğer soylu vatanperverler de gelecek adına, bugünün yöneticilerinin ahlak anlayışını sarsarak durumu kurtarmak istiyorlar.

Hâlbuki ahlak, insanın yetenekleri, görgüsü, öğrenimi ve yasaların adil uygulanması sonucunda geneli mutlu eden hale dönüşecektir. Yani gerçek hayatta her kesimin istediği “ahlak” evrensel bir fayda sağlayacaktır. Kısacası kötülüğün ne içeride, ne dışarıda, ne apış arasında, ne kasıklarda, ne de kalpte olduğunun korkusunu yaşayacağız o zaman!

Ahlakı gökten düşen bir göktaşı gibi de görmeyecek, korkularımızı, ahlaksızlıklarımızı; başka memleketlere, girdaplara, darbelere, entrikalara da aramayacağız!

Bir düşünün; akıl ile beslenmeyip duyguların inanılmaz keyfini sürmeye kalkan ve ahlak anlayışı altında halkını acıların en katmerlileri ile cezalandıran, konuşan ağızları susturan, duyan kulakları sağır eden uygarlıkların yok oluşunu bir düşünün! Onların da üstün yöneticileri, halklarına seslenirken İYİ AHALAKLI olmakla övünüyorlardı. Ama kime göre iyi ahlak? Hangi ölçüm cihazının kabul görmüş ibresine göre!

İdeal eşitliğin, mutlak iyiliğin olmadığını en zeki canlı insan; bilge, filozof, âlim, akıl ile beslenen her insan bilir. Ama ahlak altında büyük ahlaksızlıkların yayıldığını, bir hastalık gibi tüm ülkeyi sardığını görüp de bir önlem alamıyorsanız; toplumun tüm alışkanlıkları, tüm beklentileri yerle bir olur! Ve hiçbir kitap da yazmayan, hiçbir sinemada gösterilmeyen, hiçbir tiyatroda oynanmayan gösterimlere şahit olursunuz!

Neden?

Ahlakı hiçbir ölçü atletine koymadığımız, korktuğumuz ve sahte ahlaklar ürettiğimiz için! Bana göre, sana göre, bize göre, onlara göre ahlak olmaz! Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, anlayan ve kendi işini iyi yapıp başkalarının işini, emeğini çalmayan ahlaklı insanların ahlakı da ödüllendirilmeli.

Devletin malı deniz, düşüncesinin ahlaki bakışı cezalandırılmalı! İnsan hayatını önemsemeyen, insanların huzurunu, mutluluğunu bozan, ümitlerini kurutanların kurnazlıkları cezalandırılmalı.

İyi ahlak, eli-kolu bağlı kadına taş atmak da değildir, kadının soyup bedenine kösnül duygular ile saldırmak da! İyi ahlak; sakalda, bıyık da, saç-baş da değildir! İyi ahlak; kravat da değil, şapka da, bere de!

İyi ahlak; kas gücüde, somurtkan bakışlar da, kin gütmek ve yüksek sesle bağırmak da değildir!

İyi ahlak, tavlayı severken, satrancı da yücelmektir. İyi ahlak; istiklal marşının neden kasetlerden söylendiğini de sorgulamaktır. İyi ahlak oyun içindeki oyunları da fark edip, iyinin, kötünün bilgi-beceri ile yer değiştirebileceğini de keşfedendir. Korkuların, bilgisizlikten, ümitsizlikten geldiğini de bilmektir.

İster ölçüm aletine girelim, ister girmeyelim; madenlerimizi kendimiz işleyip koruyamıyor ve onları çıkarmak adına ahlak kavramına sığınıp pişkince bakıyorsak, yetişmiş beyinleri ülke dışına kaçırıyor, hâla dış-iç tehditlerin gölgesine sığınıp kalıcı huzurları bulamıyorsak, evlerimizi temiz, sokaklarımızı pis olarak kabul ediyorsak; hangi ahlakın savunuculuğunu yapa biliriz?

 Güven

















3 yorum:

bilge dedi ki...

sevgili güven yazılarını zevkle okuyorum resimlerin tarih kokuyor çok hoş ellerine sağlık arkadaş ççok güzel bir konuya değinmişsin yine bu konda okadar çok ahkam kesen varki çevremizde bir de iç lerine dönüp bakabilseler..selamlar..

Adsız dedi ki...

Bu yazının sadece bu sayfada kalmamalı. Gazetelerde, köşe yazılarına alınmalı, herkesin okuması sağlanmalı ve tepkileri görmeyi çok isterdim. Bu yazı cahilinden,aydınına kadar çok ses getireceğine inanıyorum. Sakallı, cübbelilerin bile yorum yazmasada yüzlerinin kızaracağından hiç şüpem yok.Sevgilerimle ellerine, eemeğine sağlık..

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Güvenciğim bu yazıyı keşke tirajı yüksek gazetelerden birinde yayınlama imkanı bulsan,keşke daha çok okuyan olsa keşke..Okurken düşündüren ve her satırı pek çok ders( anlayana) veren nitelikte bir yazı.Ellerine,yüreğine sağlık arkadaşım.